Genel

"AŞURE" PARTİSİ!..

aşure-ankara-il

CUMHURİYET (AŞURE) PARTİSİ ve BİR TÜRKİYE KLASİĞİ!..

Birkaç gün önce bir dostum, Y-CHP’ye karşı çok acımasız ve sert eleştiriler yaptığım için sitemini iletti. Yakın arkadaşlarım arasında bu tür eleştirilerin AKP’ye yarayacağını söyleyenler bile var!..

O halde onlar için bir kez daha söylüyorum: Kendinizi bir savaşta düşünün çocuklar. Öyleyiz de zaten. Başınızdaki komutan, verdiği komutlarla düşmanın zafer kazanmasını yani bizim sonumuzu hazırlıyorsa ne yapabiliriz? Komutanın emirlerini yerine getirmek; ülkemize, halkımıza ve inançlarımıza ihanet etmek olmaz mı? Kılıçdaroğlu, son günlerde bana düşmanla gizli bir işbirliği yapan komutan gibi görünüyor! Savaşma gücümüzü kırıp, bizi topyekün düşmanın askeri haline getirmek için elinden ne geliyorsa yapıyor. Hal böyle olunca, ben öyle bir komutanın emirlerini yerine getiremem! Ya kendime yeni bir komutan ararım, ya da emir ve komutayı üzerime alırım!.. Benim Atatürk’ün Gençliğe Söylevi ile Bursa Nutku’ndan öğrendiğim böyledir!..

Karşıdevrimi durdurabilecek veya tersine çevirebilecek en önemli siyasal güç olan CHP, tam tersini yapıyorsa; bize düşen birinci ödev: Bu gerçekleri yüksek sesle haykırıp, tabanı uyandırmak olmalıdır. CHP’yi işgal ederek, ele geçirenlerden partimizi geri almadıkça, muhalefetin başarıya ulaşıp, iktidar olması imkansızdır!..

Yandaş köşe yazarlarından Engin Ardıç, Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir seyahatinde söylediği: CHPyi iktidar yapmak gibi bir hedefimiz yok(1) sözlerini ağzına pelesenk yapmış. Bir diğer yandaş yazar Ahmet Kekeç ise, aklınca bu sözlerin “iktidar hırsım yok” anlamında kullanıldığını söyleyerek, Kemal Bey’in ağzından kaçtığı belli olan bu sözleri, gündemde tutarak CHP’yi vurmak istemişti!.. Yemedik tabi… Benim gibi düşünen çoğunluk pek ilgilenmedi bu sözlerle!..

Ne var ki, Cumhurbaşkanlığı için CHP’nin bir adayları olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, “Hem Gül hem Erdoğan aday olursa, kime destek verirsiniz? Gül’e destek verir misiniz?” sorusuna “Bakarız, niçin olmasın” yanıtını vererek, (2) en fahiş siyasi hatayı yapmıştır. Böylece yukarıdaki sözlerinin “ağzından kaçmamış” olduğu, bilinç altında saklanmış düşüncesi olduğunu kanıtlamıştır. Erdoğan ve Gül AKP’nin adaylarıdır be adam! Son genel seçim sonuçlarına göre, AKP’nin oy oranı yüzde 49 değil miydi? CHP oyların yüzde 26’sını almıştı. Erdoğan ve Gül’ün ikisi de aday olursa, CHP’nin göstereceği adayın şansı oldukça yükselecektir. Hatta bir tek böyle bir durumda, CHP’nin Cumhurbaşkanlığını kazanma şansı vardır. Kemal Bey daha baştan CHP’nin adayı olmadığını ilan ederek, olası aday adaylarının da cesaretini kırmış ve Cumhurbaşkanlığını altın tepsi içerisinde AKP’ye sunmuştur!..

Bu kadarına da “pes” !..

Yakışıyor mu sana Kemal Bey?.. Ne demek CHP’nin adayı yoktur… Doğruyu söylemek gerekirse CHP’nin bir lideri ve genel başkanı yoktur!.. Söyleyeceksen bu gerçeği söyle. Bir şey yapacaksan, bu gerçeğe göre gereğini yap!.. İstifa et, çekil git başımızdan!.. CHP tabelası ile seçime girse bile, bu durumdan daha kötü olamaz!..

Gerçekten de Kılıçdaroğlu’nun, CHP’yi iktidar yapmak gibi bir hedefi yokmuş!. Engin Ardıç’la Kekeç’e boşuna yere sövmüşüz!..

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün düzenlediği “Türkiye’nin Demokratik Dönüşümü” panelinin açılış konuşmasını yapan Beşir Atalay, devrimleri yeni CHP sayesinde yaptıklarını itiraf etmiştir…

“22. dönem AKP ve CHP grup olarak, bağımsızlar vardı bir miktar; ikisi de Parlamento’ya yeni girmişti. Bir önceki dönem CHP de Parlamento’da yoktu, AKP de ve yepyeni bir parlamento. O atmosferi biz iyi değerlendirdik. Şöyle bakıyorum, en verimli dönem oldu o dönem, o hızlı reformlar daha kolay gerçekleştirildi.”(3) diyerek Y-CHP’nin karşı devrimdeki rolünü açıkladı!..

Bundan böyle mızrağı çuvala sığdırmanız oldukça zorlaştı Kemal Bey!.. Haydi onurlu bir şekilde istifa edip, kurtulun bu işkenceden!..

Y-CHP’nin AB‘ne karşı tutumunun olumlu olduğu, AB’ye girmek için can attığı biliniyor. Denebilirki, Kılıçdaroğlu AKP’nin AB sürecini yavaşlatmasından şikayetçidir. Kılıçdaroğlu değil miydi Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun CHP’li üyelerine, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın ruhunu yeni anayasaya yansıtma talimatını veren? Genel af konusunu ilk dillendiren de ne yazık ki yine bizimkiydi. Hazret, bu aralar anadilde savunma anadilde eğitim” konusunda bile, PKK’dan önde gidiyor. Kemal Bey için tek sorun, “halkın hazır olmamasıdır” sadece. “Anaların gözyaşı dinecekse, herkesle görüşülebilir” diyerek, İmralı’ya selam duran da odur!..

Kıçıdaroğlu’nun içine girmek için balıklama daldığı AB Parlamentosu’nda 9. Uluslararası Kürt Konferansı yapılmış. Alınan kararlar ibretlik fakat Kılıçdaroğlu ile paralel: AB, Öcalan’ın İmralı’dan çıkartılmasını istiyor. Ancak o zaman eşit koşullar altında görüşmeler yürütülebilirmiş. Anlayacağınız, PKK ile Türkiye Cumhuriyeti AB’ye göre “eşit” kabul ediliyor. Belli ki, AB de Kılıçdaroğlu gibi Oslo’da başlatılan görüşmelerin kesintisiz olarak sürdürülmesinden yana. O toplantı sonunda, PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkartılması için bütün devletlere bir de çağrı yapılmış! Yerinden yönetimlerin güçlendirilmesi de unutulmamış tabi. Başka bir deyişle; Kılıçdaroğlu’nun daha önce çekince konulan maddelerin tümünü imzalayacağız dediği ve ruhunun yeni anayasaya yansıtılması görevini komisyon üyelerine verdiği “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” da yerel yönetimlerin güçlendirilmesini öngörüyordu. Yani bizimki bu konuda da AB’den önde gidiyor!.. Ayrıca AB’nin PKK ile yapılacak olan görüşmelere resmi olarak destek vermesi de karara bağlanmış!..

Bu durum karşısında, Y-CHP’nin tutumu ne olacak sorusunu sormak bile gereksizdir. Y-CHP, tutumunu değişik zamanlarda “Biz ancak memnuniyet duyarız” şeklinde açıklamıştır!.. İktidara bu kadar destek verdikten sonra, Y-CHP için koalisyonun gizli ortağıdır demek pek de yanlış sayılmaz!..

Kemal Bey, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül’e oy vermemiz gerektiğine da karar vermiştir!.. O istedikten sonra vereceğiz her halde!?.. Parti disiplini öyle diyor! Şu geldiğimiz noktaya bakar mısınız? Seyit Rıza eşkıyasının hayranı, feodal kafalı bir çapsız adam, 63 arkadaşı ile birlikte Atatürk’ün partisini ele geçiriyor ve emperyalizmin hizmetine sokuyor! Yetmezmiş gibi bir de Atatürkçülere diyor ki: Adayımız yok Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarından birine oy vereceksiniz!..

Peki, bu olup bitenler karşısında o koca CHP’nin örgütü ne yapıyor?..

CHP Örgütü Kızılay’da ve Cumhuriyet’in ilan edildiği Ulus Meydanı’nda “Aşure Partisi” düzenliyor!.. Kuvayi milliyecilerin Cumhuriyet Halk Partisi, Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında “Cumhuriyet (Aşure) Partisi”ne dönüştürülmüştür!.. “Laiklik tehlikededir diyemem(4) diyen de aynı kafalar değil miydi? “Yargı’da cemaat yapılanması var” iddialarının hatırlatılması üzerine: “Yargı içinde şöyle böyle kadrolaşma vardır demeyi doğru bulmuyorum(5) diyen de aynı adamdı unutmayın!..

Ordu darbecilerden ayıklansın” teranesi ile “Silivri Hukuku”nu yaratanların başında da Kılıçdaroğlu geliyor!.. Şimdi örgütü 13 Aralık’ta Silivri’ye çağırıyormuş! Sevsinler senin eylemini. İyi güzel de beş sene gecikmiş bir karar değil mi?.. Zaten muhalefet ettiği bütün işlerde, izlediği yöntem hep aynı olmuştu: İş işten geçtikten sonra muhalefet etmek. Kılıçdaroğlu kesinlikle samimi bir adam değildir!.. Atatürkçü düşünceyi benimseyenler yollara çıktı bile. Ne haber! Bu eyleme de katılmazsaydı, gelecek seçimde nal toplayacaktı!.. Bu kadarını biliyor. Yoksa Silivri’ye karşı değildir!..

Emin olun, 29 Ekim’de Y-CHP’yi Ulus’a getiren korku ne idiyse, şimdi Silivri’ye yönlendiren de aynıdır!..

Laiklik ilkesi”ni ideolojisinin merkezine oturtan ve hilafet-saltanat rejimini yıkarak, Cumhuriyet’i kuran bir parti, karşı devrimde neden rol üstlenebilir? Böylesine önemli olayların yaşandığı günlerde “aşure günü” gibi dinsel ağırlıklı adetleri, gündemine nasıl alabilir, anlamak mümkün değildir!..

Cemevleri kapatılmış mıdır? Hükümet, Alevi Bektaşi Derneklerinin “Aşure Günü” tertip etmelerinin önünde bir zorluk mu çıkartmıştır? Laikliğe kesinlikle aykırı olan”Aşure Günü”nü, CHP hangi düşünce ile organize etmiştir!.. Bir de utanmadan, sıkılmadan yerel radyolardan ilanlar vermişler!.. Beyler! CHP siyasi bir parti midir, yoksa Alevilerin tekkesi veya dergahı mı?..

Bu soruya birinin çıkıp adam gibi yanıt vermesi gerekiyor. Peşinen şu kadarını söyleyebilirim ki, “Aşure Günü” siyasi nitelikli ve CHP’nin sahiplenmesi gereken bir olay değildir!..(6)

CHP’nin her yıl kutlayarak, yaşatması gereken pek çok çağdaş ve aydınlığa dönük, övünülecek özel günleri var iken,(7) iktidarın daha da gerici uygulamalar yapmasına meşruiyet ortamı yaratacak, böylesine ilkesiz ve tutarsız tutum ve davranışların içerisinde olması, Beşir Atalay’ın “10 yılda AKP ve CHP ile birlikte sessiz devrim yaptık” sözlerine doğruluk kazandırmıştır!..

İş yine başa düştü, 13 Aralık’ta Silivri’deyiz!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR ve OKUMA PARÇASI:

(1)http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2012/11/07/hayir-hayir-katilsinlar-katilsinlar

(2)http://www.haberturk.com/gundem/haber/801438-kilicdaroglu-o-soruyu-cevapladi 

(3)http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/atalay-10-yilda-akp-ve-chp-ile-birlikte-sessiz-devrim-yaptik-h7295.html 

(4)http://www.youtube.com/watch?v=gnB2D-ijJ3Q 

(5)http://www.cnnturk.com/2012/turkiye/01/25/kilicdaroglu.yeni.mi.fark.ettiniz/646356.0/

(6) Okuma Parçası:

aşure2

-AŞURE GÜNÜ-

Arapça 10 anlamına gelen “aşara” kelimesinden türetilmiştir. Saygın hadis kitaplarının hemen hepsinde geçen aşağıdaki olaylar, Hicri takvime göre, “Aşure Günü” olarak bilinen, Muharrem Ayının 10. gününde yaşanmış kabul edilir…

Musevilik inancında; “Büyük Kefaret Günü”; Adem‘in işlediği günahtan sonra tövbesinin kabul edildiği Muharrem Ayının 10’ncu günüdür. İdris‘in diri olarak göğe yükseldiği, Nuh‘un gemisinin tufandan kurtulduğu, İbrahim‘in ateşte yanmadığı, Yakup‘un oğlu Yusuf‘a kavuştuğu, Eyüp‘ün hastalıklarının iyileştiği, Musa‘nın Kızıldeniz’den geçip İsrailoğulları’nı Firavun’dan kurtardığı, Yunus‘un balığın karnından çıktığı, İsa‘nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltildiği günler de hep Muharrem’in 10 gününde yaşanmış kabul edilir… Musevilerin bu günü oruçla geçirdikleri, Hz. Muhammed’in ise, bu günde oruç tutmayı tavsiye ettiği bilinir…

Hatırlatmak isterim ki:Yukarıdaki paragrafta geçen özel isimlerin tümü peygamberlerimizdir!..

Aleviler, Hz. Muhammed’in torunu Hüseyin’in, Kerbala’daki acısı başta olmak üzere, 12 imamların acılarını anmak ve anlamak için “Muharrem Matemi” tutarlar!.. Matemin amacı: Bu türlü acıların bir daha yaşanmaması için gerekli olan insanlık değerlerini ve Alevi öğretisini özümsetmektir. “Muharrem Matemi” aşure geleneği ile son bulur… 12 gün orucun ardından “Aşure Günü” yapılır. Canlara 12 değişik malzemeden yapılan aşure tatlısı ikram edilir…

Dinsel yönü ağır basan bu geleneğin, CHP gibi laikliği benimsemiş bir partide yaşatılması doğru değildir!.. Sırası gelmişken, diğer dini bayramların kutlamalarının da parti merkezinden yapılmasının aynı derecede yanlış olduğuna işaret etmek isterim. Alevi dernekleri, Cemevleri dururken, oralarda yapılması gereken dini tören veya ibadetlerin, CHP örgütlerinde yapılması, partiye bir mezhebin egemen olduğu şeklinde anlaşılır ve bu durumdan hiç bir şekilde siyasi yarar elde edemez!.. Böyle bir durumun yaşatılması, çoğunluk durumundaki Sünnilerin, CHP’ye oy vermemesi sonucuna kadar gidebilir. Y-CHP’nin parti yönetimine egemen olması ile başlayan bu gericilik, bir tek AKP’nin elinin güçlenmesine ve dizginlerinin tamamen boşalmasına yaramaktadır!..

CHP’nin, bundan böyle “dini siyasete alet ediyorlar” diyerek AKP’den şikayetçi olması da ciddiye alınmaz. Eline fırsat geçer geçmez, laiklik ilkesine bağlı bir partiyi, Alevi mezhebinin tekkesi haline getirenlerin, Sünnilerin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaları”na da söyleyecek sözleri kalmaz!..

Cumhuriyet tarihi boyunca, din ticaretine ve yobazlığa karşı fren görevi yapan Aleviler, ne yazık ki, bu son hamle ile gaz pedalı işlevi görmeye başladılar. Aleviliği “sapkınlık” olarak tanımlayan Sünnilerin, devlet aygıtına tam olarak hakim olduktan sonra, Alevilere yaşam alanı bırakmayacakları kesindir!.. Osmanlı döneminde “rafizi, zındık ve sapık” oldukları düşünülerek öldürülen Alevilerin, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da “ibadetleri ibadetten sayılmamış”, dedeleri “üfürükçü” seviyesinde aşağılanmıştır. Tekkelerin kapatılmasından sonra Atatürkçü düşünce ile tanışan Aleviler, uzun süre siyasetin ilerici kanatlarında yer almışlardı. Örgütlü olmalarına rağmen Çorumları, Kahramanmaraşları ve Madımakları da yaşamak zorunda kalmışlardır. Yakın geçmişte yaşanan bu üzücü olaylar, Alevilerin kendilerini en rahat ifade edebilecekleri ve inançlarını özgürce yaşayabilecekleri tek rejimin; laik demokratik cumhuriyet olduğunu bir kez daha ortaya çıkartmıştır. Şimdi yaptıkları gibi, Alevilik inancını siyasete bulaştırmaları, demokrasinin olmazsa olmazı olan “laiklik ilkesini” dinamitlemekten başka bir anlama gelemez!..

Alevilik sonuç itibariyle, İslam devletlerindeki iktidar savaşlarının ortaya çıkarttığı mezhep temelli bir muhalefet harekettir. Ortaya çıkışında siyasi sebepler bulunsa da o sebeplerin hiç biri CHP’ye yol gösterici olamaz. CHP’nin rehberi, kurucusu olan Ulu Önder’imizin defalarca vurguladığı gibi; dinsel doğmalar değil, çağdaşlıktır, ilim ve fendir...

Unutmayınız ki, Hz. Muhammed’in amcası Abbas Bin Abdülmüttalip’in soyundan gelen Abbasiler, Emevi yönetimine karşı ayaklanıp, 750 yılında halifeliği ve iktidarı ele geçirmişlerdir. Emevi hanedanın kurucusu olan Muaviye ise, Mekke şehrinin hakimi ve İslamın en büyük düşmanlarından, o dönemde oldukça varlıklı olan Ebu Süfyan’ın oğludur. Mekke’li Kureyş kabilesine bağlı Ümeyye (Emevi) ailesindendir. O da Hz. Muhammed ile aynı kabileden olup, yakın akrabasıdır

Tarih bilgilerimize göre, “Kerbela Savaşı” Irak’ın Kerbela şehrinde 680 tarihinde Hz. Muhammed’in torunu Hüseyin ve 72 yoldaşı ile birlikte Emevi Halifesi I. Yezid‘e bağlı ordu arasında geçmiştir. Şii ve Alevi inanışının belkemiğini oluşturan en önemli olay budur. İmam Hüseyin’in ölümü her sene “Aşure Günü”nde anılır ve o gün Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem’in 10. günü olarak kabul edilir!..

Kısaca bu şekilde özetlenecek olan Aleviliği, Cumhuriyet Halk Partisi‘nin içerisine eklemlemeyeçalışmak; Türk halkına yakın tarihimizi unutturmaktan başka hiç bir işe yaramaz. Oysa bizim bir kurtuluş tarihimiz ve kuruluş felsefemiz vardır. AKP iktidarı, Atatürk İlkeleri ve Cumhuriyet tarihini müfredat dışına çıkartırken, CHP’nin bir adım öne geçmesi acı ve ibret vericidir! Cumhuriyet tarihimiz yerine Arap tarihini geçirmeye çalışmak; gaflet ve dalalet değilse, açıktan ihanettir!..

Av. Cemil Can

(7) http://tr.wikipedia.org/wiki/Atat%C3%BCrk’%C3%BCn_Devrimleri

 
 
 

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir