KONUK YAZARLAR

“YA MÜZAKERE YA SAVAŞ”!..

ya_muzakere_ya_savas_1

Ordumuz ne zaman teslim alındı?..

Nevruz nedeniyle Diyarbakır’da yapılan törene, bu defa Kandil damgasını vurdu. AKP ile yola devam mesajı veren Öcalan‘ın mektubunu Sırrı Süreyya Önder okudu.(1) Mektup yumuşaktı… Kandil’deki en üst düzey yönetici Cemil Bayık ise, görüntülü olarak yaptığı konuşmasında tehdit savurdu. “Türkiye’nin bölünmesini istemiyorsanız Apo’yu özgürleştirin” dedi… Aynı şekilde, PKK yöneticilerinden Murat Karayılan, Sterk TV’de: “Apo serbest bırakılmadıkça silah bırakmayız” demişti… Karayılan bu sözlerini: “Apo talimat verse bile silah bırakmayız” diyerek iyice pekiştirmiştir. Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kılıçların efendisi Kemal Bey, Tunceli’de yaptığı mitingde: ”Dersim‘den sesleniyorum, ‘Barış Süreci‘ kimsenin tekelinde değildir. Bu ülkede barış sağlanacaksa bunu yapacak olan parti CHP’dir. Herkes çok iyi bilsin bunu. Bu ülkede ‘Barış Süreci’ durmaz” diyerek, BOP Eş Başkanı Erdoğan’ın görevini üzerine aldığını ilan etmiştir. Kılıçdaroğlu’nun, daha önceden “Terör örgütü ile devlet görüşmez, “akil” adamlardan oluşacak bir komisyon görüşür” diyerek destek verdiği, “Barış süreci”nin, ülkeyi getirdiği nokta burasıdır!

Zaman gazetesine konuşan Fetullah Gülen de “Kürt Açılımı” konusunda olumlu mesajlar verdi:”Şimdi bir sulh ve sükun süreci var. Bozmamak lazım.” dedi… Hatta, Erdoğan hükümetini “anadilde eğitim” konusunda gerekli adımları atmamakla suçladı!.. Cemaat’in sürekli iktidarda kalacağı göz önünde tutulursa, olası koalisyon ortaklarının daha şimdiden politikalarını BOP ile uyumlu hale getirmeleri sürpriz değildir!..

Yaşanan gelişmeler, yoruma gerek bırakmayacak kadar açıktır ve herkes safını buna göre belirlemelidir!.. Atatürk Cumhuriyeti’nin yurtsever bekçileri, seçimlerden hemen sonra, başlarının çaresine bakmak zorundadır!..

Hiçbir şekilde silah bırakmayacağını açıklayan bir terör örgütü ile barış yapılabilir mi? Kafasına silah dayalı olan taraf, sadece teslim alınır!.. Bu durumun adının “barış” olarak konulması sonucu değiştirmez!.. İsteklerini silahla elde eden terör örgütü PKK, Apo’yu serbest bıraktırdıktan sonra, silahlarını neden bıraksın ki?!..

Ne yazık ki, “Teslim alınmış devlet” algısının oluşmasına en önemli katkıyı Y-CHP yapmaktadır… Adamlar Suriye’nin Kuzeyi’nde (Rojava’da) üstelik de MİT’le birlikte “kanton” sistemini kurmayı tartışıyorlar, MİT’ten müsteşar yardımcılığı isteyip, Ordu’da “Kürt birimi” kurmanın peşinde koşuyorlar…(2)Bizimki hala “Barış süreci durmaz” diyerek, süreci destekliyor ve bölücülerin değirmenine su taşıyor!..

Hükümetin 12 yıllık hasar tespit raporu!..

Hükümetin 12 yıllık hasar tespit raporu yayınlandı. 22 milyar ödeyip, 243 milyar borçlanmışlar. Dış borcumuz 372 milyar dolara çıkmış…

12 yıllık AKP döneminde, toplam 367 milyar dolar faiz ödenmiş. Dışarıdan alınan borcun tamamı “faiz lobisi”ne verilmiş ve bu da faiz borcunu kapatmaya yetmemiş! Demek ki AKP 12 yılı, faizcilerine borç ödemekle geçirmiş…

Hükümetin 11 yılda kullandığı para 1 trilyon 697 milyar dolar. Bu miktar AKP’den önceki 42 hükümetin kullandığı paranın iki katından fazladır. Kullanılan paradan halka verilen pay ise, yok denecek kadar azdır. Bu yüzden kredi kartı borçları 19 kat, tüketici kredileri 109 kat artmış…

Merkez Bankası’nın rezervleri 4.6 kat arttı, buna karşılık dış borç ve cari açık o kadar fazla arttı ki, her 100 dolarlık kısa vadeli dış borç ve cari açık için, Merkez Bankası’ndaki para AKP öncesinde 166 dolar iken, 11 yıl sonunda 67 dolara kadar düşmüş!..

12 yıllık dönemde, İstanbul’un 6,5 kat büyüklüğünde tarım arazisi ekilemez hale geldi. Tarım ve sanayi çöktü… İşsizlik yüzde 8.3′ten 10.8‘e çıktı. Vatandaşın durumu ise icra dairelerindeki dosyaların sayısından bellidir: Takipteki dosya sayısı, iki kat artarak 21 milyona ulaştı…

AKP hükümetleri ile, cari açık 104 kat, dış ticaret 2,8 kat, döviz açık pozisyonu 4,6 kat, kısa vadeli dış borç 8 kat artmıştır. Artış yapılmayan bir tek kalem emekliler ile emekçilerin maaşlarıdır!.. “Ben icraata bakarım” veya “Bu dönemde iyi işler de yapıldı” diyerek, hükümeti savunanlara bu karneyi göstermek gerekir!..

Karnenin bir de arka yüzünü okuyalım. Ayakkabı kutuları, yatak odasındaki kasalar içerisindeki paraları konuşmuyoruz bile. Davutoğlu’na göre, Suriyeliler için harcanan para 2,5 milyar doları aşmış. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı “Kadir Abi”nin 21 gayrimenkulünün değeri ise 60 milyon lira civarında. Zevcesi Özleyiş Hanım, 20 trilyonluk gayrimenkulü birinci sırayı işgal ediyor. Oğul Mustafa Ömer’inkiler ise, sadece 2 milyon değerinde… Topbaş ailesine büyük pastadan ne kadar pay düştüğü, mal varlıklarının ne kadarının dede Topbaş’tan kaldığı ise şimdilik bilinmiyor…

Oyumuzu AKP’yi geriletmek için vereceğiz!..

Yerel seçimlerde en çok zorlanacağımız konu, kime oy vereceğimizdir. Y-CHP’ye oy vermekle, Kılıçdaroğlu’nun uyguladığı fakat CHP programına taban tabana zıt politikalara da “evet” demiş olacak mıyız? Hayır! Yerel seçimlerden güçlenerek çıkan Y-CHP’de; SOROSCU, TESEVCİ, CEMAATCİ ve LİBERAL ekipler daha da güçlenerek iyice kök salacaklar. Bu doğru tespit Bu şekilde CHP’yi işgalci ekiplerin elinden geri almak, imkansız hale gelebilir! AKP’nin yerel seçimlerde gerilemesi sonucu “erken genel seçim” kararı alınırsa, diyelim ki alındı ve genel seçimlerde Y-CHP ile Cemaat ittifakı başarılı oldu. Bu durumda, Cemaat’in AKP ile birlikte yaptığı karşı devrimi geri çevirmek imkansız hale gelmez mi? Aynı şekilde, zaten yargı ve polisi ele geçiren Cemaat’in, “orduya kumpas yapmak” gibi işlediği pek çok anayasal suçun hiç birinin hesabı sorulamaz hale gelecektir. Bu “fiili affı” kabul edebili miyiz? Olası bir Y-CHP Cemaat koalisyonu ile Cemaat, en avantajlı konumunu yakalayıp ve devleti tamamen ele geçirebilir. Buna karşı bir önlem alınmış mıdır ve nedir? Bilen yok. Beklenen ortaklıktan tek kazançlı çıkacak tarafın Cemaat olacağı kesindir. Yakın geçmişte; ANAP, DYP ve DSP’nin başına geldiği gibi bu defa da CHP “siyasi mevta” olarak, siyaset mezarlığına gömülür!.. Kılıçdaroğlu’nun umurunda mı?..

Bu yüzden, yerel seçimlerde oylarımızı AKP’yi geriletmek için CHP, MHP ve İşçi Partisi’nden adaylığını koyan ve Atatürkçülüğünden kuşku duyulmayan adaylardan en güçlü görünenine vermek durumundayız… Y-CHP yöneticilerinin sözlerine bakarak, bölücü PKK’nın siyasi uzantıları olan BDP ve HDP’ye hiç bir şekilde oy veremeyiz!.. Aksi halde, kullandığımız oylar “geçersiz” sayılmaktan beter olurlar… Bugün “Oyları bölmeyelim” söyleminin hiç bir geçerliliği yoktur. Zira asıl bölünme tehlikesi, topraklarımız için söz konusudur!.. Bölünmenin aktörleri de saklı değil, apaçık ortadadırlar!.. Bu yakın tehlikeye göre, konuşlanmak hayati önemdedir. Yurtseverliğin gereği de bunu gerektirir!..

Sağduyusunu hiç bir zaman yitirmemiş yazarlardan Mehmet Faraç bile, son yazılarında “dehşet içindeyim”, “ürküyorum” ifadelerini kullanmıştır… Mustafa Mutlu ise, “kafayı yemek” üzere olduğunu açıklamıştır… Belli ki, toplum olarak derin bir “depresyon” içerisinden geçmekteyiz… Bu durumu “Toplumsal cinnet” olarak tanımlayanlar da vardır… Neyse ki, önümüzde bir yol gösterenimiz vardır: Ulu Önderimiz Atatürk’ün izinden yürüyerek, bu karanlıklardan çıkabiliriz. Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi yine ülkemize ve halkımıza kurulan tuzaklardan el birliği ile kurtulabiliriz. Bir tuzaktan kurtulup, diğerine düşmemek için 24 saat uyanık ve nöbette kalmak zorundayız!..

Bilinmez”lik üzerine bir yerel seçim!..

AKP çoğunluğuna güvenerek, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına bağlı olarak, görevden alınan 4 bakanı hakkındaki fezlekeleri TBMM’nde okutmamış. Demek ki, AKP milletvekilleri arkadaşlarının ne ile suçlandığını bilmek istemiyorlar!.. Başbakan bir ilke daha imzasını attı, sanırım Meclis tarihinde okutulmayan ilk fezlekeler bunlardır. Erdoğan, çok övüneceği bu meclis faaliyetinin ardından, bu defa da sosyal medyanın en çok kullanılan sitesi “Twitter”i kapatmış! Anlaşılan 25 Mart’ta yayınlanarak istifasına neden olacağı ileri sürülen görüntülerin ardındaki gerçeklerin bilinmesini istemiyor!..

Demek ki, yerel seçimlere giderken, sadece RTE’nin söyleyecekleri dinlenecek. Bu nedenle bir tek onların öğrenilmesi serbest bırakılmış!.. Bu şekilde seçmeninin “en doğru” kararı vereceğinden emindir!.. Hakaretle eş değerde bir durumla karşı karşıyayız. İyi ki de AKP’nin seçmeni değiliz!..

Y-CHP’deki derin kimlik bunalımı!..

Siirt’te CHP’den belediye başkan adayı olan Galip Çakmak, Parti Meclisi üyesi Dursun Bulut‘un seçmenlerine “CHP’ye oy vermiyorsanız BDP‘ye verin” sözünden dolayı adaylıktan çekilmiş!..

New York’ta siyaset bilimi okuyan ve CIA-NED (3)fonlarından destek alan Açık Toplum Enstitüsü gibi Soros tarafından finanse edilen TESEV gibi kuruluşların faaliyetlerini kuşku ile karşılamayan Parti Meclisi üyesi, İstanbul Milletvekili Prof. Binnaz Toprak, “Ağrı için oyumuzu kime verelim” diye soran seçmenine; “Tabii ki, HDP‘ye” yanıtını vererek, o da HDP’nin desteklenmesini istemiş!..

“Gandi Kemal”in, önceki açıklamaları Cumhurbaşkanı seçimlerinde Abdullah Gül’ün destekleneceği yönündeydi. Şimdi kararı biraz değişmiş… Yol arkadaşları ile birlikte Cemaat’in de sıcak baktığı MHP Milletvekili Hacı Meral Akşener‘in destekleneceği konuşuluyor. Emin olduğumuz tek şey var: O da önemli bir makam için CHP’li birinin, hiç bir zaman aday gösterilmeyeceği!..

Kılıçdaroğlu, CNN Türk’teki açıklamalarında; PKK’nın Suriye kolu PYD tarafından ilan edilen “özerklik” için “Rojava’yı(4)iyi görüyoruz, orada duvar örmek yanlış” ifadelerini kullandıktan sonra, Beşar Esat için “Kendi halkını katleden bir kişiye siz nasıl ‘iyi bir adamdır dersiniz’ ifadesiyle,“17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu” nedeniyle, zor günler geçiren RTE’nin ara vermek zorunda kaldığı, BOP’ndeki görevini üzerine almıştır!.. Sterk TV’ye konuşan PKK liderlerinden Karayılan; “açılım” nedeniyle kazanımları şu şekilde ifade etmişti:” 1. PKK’ın meşruiyeti arttı, 2. “Kuzey Kürdistan” ve “Rojava” bu süreçten istifade etti. Yeni devletin adı konuldu ve kamuoyuna benimsetildi”… Yerel seçimler öncesinde, teröristlere karşı ülkesini savunan Esat’a “katil” demenin ve AKP’nin vatana ihanet etmekle eş değerde bir suç olan “Açılım”ını sahiplenmenin, CHP’ye ne gibi bir yararı olabilir çok merak ediyorum. Dikkat çeken bir başka husus Kılıçdaroğlu ile PKK sözcülerinin, Kuzey Doğu Suriye için kullandığı dilin (Rojava) aynı olmasıdır!..

Yerel seçimler öncesinde CHP’de yaşanan en ciddi sorun; genel başkandan parti meclisi üyelerine kadar, yönetimde görev alan yabancı unsurların yaptığı bu zevzekçe açıklamalardır. Bu şekilde partiye verdikleri zarar bir yana, bir de gerçek CHP’lilerin sinirlerini bozmaktadırlar!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1)https://www.youtube.com/watch?v=VyxFCNwInWg

(2)http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/abdullah-ocalan-mitten-kadro-istiyor-h36365.html

(3) http://en.wikipedia.org/wiki/National_Endowment_for_Democracy

(4) Rojava: Batı Kürdistan, Kuzey ve Kuzey Doğu Suriye’yi ifade ediyor…

 http://en.wikipedia.org/wiki/Syrian_Kurdistan