KONUK YAZARLAR

“ÇOK ÇALIŞMAM LAZIM ÇOOOOOK”!..

davet_uzerine_isgal_1

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (1) yargılanmak da var!

İngiliz İndependet gazetesinden Robert Fisk’ten sonra (2),  ABD’li gazeteci Seymour M. Hersh, Suriye’de muhaliflerin kullandığı ve yüzlerce kişinin ölümüne neden olan “sarin” gazı ile ilgili olarak Türkiye’yi işaret etti. (3) Batı’nın ünlü yazarları, iddialarını iki temel kanıta dayandırıldılar:  Biri, sarin gazının Moskova’nın daha önce Libya’ya sattığı stoklardan geldiğidir, diğeri 10 El-Nusra militanı hakkında Türkiye’de açılan davanın 130 sayfalık iddianamesinde yapılan açıklamalardır… Pulitzer ödüllü gazeteci Hersh, ABD Savunma Bakanlığı İstihbarat Teşkilatı Başkan Yardımcısı David Shedd’e hitaben yazılan raporda: “Saldırıyı MİT’in planladığı, sarin gazı yapımında kullanılan kimyasalların da bizzat Türk jandarması tarafından Halep’e taşındığı”nın yazıldığını açıklamıştır…

El-Kaide’nin “sarin” gazını hayvanlar üzerinde denediği de yazılan raporda;  El-Nusra cephesi bağlantılı “Sarin Üretim Hücresi”nin 11 Eylül 2011 öncesindeki El-Kaide bağlantılı hücreden bu yana en ileri sarin üretim merkezi olduğu belirtilmiş…

Görünüşe bakılırsa, ABD, Esat rejimini yıkma planının başarısızlıkla sonuçlanmasından Türkiye’yi sorumlu tutacak. O kadarla kalsalar iyi.  Suriye’nin daha önce, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne Türkiye hakkında yaptığı başvurusu da hesaba katılırsa; birbirini tamamlayan bu süreç sonunda, Erdoğan’ı uluslar arası “terörist” ilan etmelerine de şaşırmamak gerekir. ABD’nin dostluk anlayışı böyledir işte. Arkasındaki halk desteğini çekemediği Erdoğan’ı, ancak bu şekilde saf dışı edebileceğini düşünmektedir!.. Anlayacağınız ABD yine bir taşla iki kuş vurma peşindedir. Şanghay İşbirliği Örgütü önündeki yenilgisini dünya kamuoyundan bu operasyonla gizlerken, bir taraftan bu operasyonla “başarı” gibi gösterecek,  diğer taraftan da söz dinlemeyen “stratejik ortağı” Erdoğan’dan kurtulmuş olacaktır!.. Aynı zamanda Erdoğan’ın yerine gelecek olana (muhtemelen Kılıçdaroğlu olacaktır) da peşinen gözdağını vermiş olmaktadır…

***

Hacı Efendi! Dini kirli siyasete alet etmeye mecbur musun?

Diyanet işleri partisi, eski bakan Egemen Bağış’ın “Bakara-makara” sözlerini “Din ve dince kutsal sayılan değerleri alaya almak”  olarak değerlendirdikten sonra, “alaycılık kadar yapılan konuşmayı teşhir etmenin de gayri ahlakı olduğunu” vurgulayarak, eski bakanın eleştirilip kınanmasını dini açıdan yasakladı!.. Öyle ya,  dince kutsal sayılan değerlerle alay eden birini teşhir etmeden, kınamak mümkün olamayacağı için Diyanet’in yaptığı; olayın üzerinin örtülerek,  unutulmasını sağlamaktır. Başkan Prof. Dr. Mehmet Görmez, bizi temsil eden bakanların dinle alay etmelerinin gizli tutulmasını önermektedir. Böyle kişilerin gerçek yüzlerinin görülmesini acaba neden istemiyor? Halkın dini duyguları ile alay eden insanın teşhir edilmesinin neresi gayri ahlakidir? Görmez, “İslam dini, kamu hukukuna tecavüz olmadığı müddetçe, kötülük ve günahın teşhirini kabul etmez” diyerek,  Bağış’ın sözlerinin kamu hukukuna tecavüz sayılmayacağını da savunuyor. Bu şekilde, dini alandan çıkıp hukuk alanında da “fetva” veriyor… Anayasamız,  24. maddesi ile koruma altına aldığı dini inanç ve duyguların istismar edilip kötüye kullanılmasını da yasaklanıyor. Aynı şekilde, dini değerler, Türk Ceza Kanunu’nun 115, 125, 153 ve 158. maddelerinde (*) belirtilen suçların ağırlaştırma nedeni olarak gösterilmektedirler. Bunlara ilaveten 216. maddede (**) Egemen Bağış’ın sözlerinin doğrudan suç olduğu açıklanmıştır. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçu “Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kimse demek suretiyle, “dini değerler” ile tanımlamış bulunmaktadır. Hal böyle olmasına rağmen, Diyanet İşleri Başkanı’nın, durumu “kamu hukukuna tecavüz” olarak görmemiş olması düşündürücüdür…  Diyanet İşleri Başkanı,   Egemen Bağış için doğrudan “kamu hukuku” alanına giren (4) “ceza hukuku”nu bile bu alanın dışına çıkartmayı göze alabilmiştir. Onun bu çabası devletin ve dinin kimlerin eline geçtiğini göstermek bakımından oldukça anlamlıdır…

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları ile temel dini değerlerin sarsılmasını göremeyen ve bu konularda bir tek söz söylemeyen Diyanet’in, Egemen Bağış’ı korumak için böyle özel bir çaba içerisine girmesi, bu anayasal kurumun da yozlaşıp, temel görevlerinden uzaklaştığını, iktidarın hukuka ve ahlaka aykırı icraatlarını gizlemeyi üzerine bir görev olarak aldığının en çarpıcı kanıtıdır…

***

Bu kadar da pişkinlik olmaz, insanda biraz yüz olur!..

Emniyet ve Jandarma’nın ortaklaşa hazırladıkları “Çözüm Süreci-PKK Raporu”ndan çıkan sonuç: “PKK’nın silahlı unsurlarının sınır dışına çekilmesi 3 ayla sınırlı kaldı. PKK’lılar yurt dışındaki kamplarında eğitilerek geri döndüler. Örgüte yeni 2000 katılım var.“ Analar ağlamasın, şehit cenazeleri gelmesin” edebiyatı ile AKP-PKK planına payanda olan Kılıçdaroğlu, “Açılım kimsenin tekelinde değil” diyedursun, atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiştir. Erdoğan’ın yerel seçimleri etkilemek amacıyla PKK ile yaptığı anlaşma, istediği sonuçları vermiştir. AKP, geçen yerel seçimlerde yüzde 38 olan oy oranını, yüzde 44’e çıkartarak,  Recep Bey’i deliğe süpürülmekten kurtarmıştır!..

Adeta CHP tabanı ile alay eden Kılıçların efendisi, “Sandıktan bize daha çok çalışın mesajı çıktı” diyerek, istifa etmeyi aklının ucundan dahi geçirmediğini ortaya koymuştur. Tıpkı yardımcısı Gökhan Günaydın gibi, o da Yeni CHP’nin uyguladığı politikaların “doğru” olduğunda ısrarcıdır… Tabanın tepkisini boşaltmak için ayarlanmış gençlerden oluşan, sözde “CHP’yi işgal”  planı da bir işe yaramamıştır!.. İnandırıcılıkları yok tabii ki. Yollarına kırmızı halılar serilen  “Atatürk’ün yurttaşları”nı Yeni CHP’nin gerçek genel başkanı TR 705 numaralı Sezgin Tanrıkulu, döner-ayranla karşılamıştır… Bu tür yapay gösterilerle, başarısızlıklarını gizleyeceğini sanan genel merkez yöneticilerinin, maskeleri düşmüş ve gerçek yüzleri iyice ortaya çıkmıştır…

Halbuki halkın Yeni CHP’ye verdiği mesaj son derece açıktır: Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e karşı darbe yapılırken, Mustafa Kemal’in askeri olup direnme yerine, evlerinde oturmayı tercih eden,  Gezi Direnişi’ni  TV’lerden seyreden, Atatürkçülük yerine, liberalizmi ve ikinci cumhuriyeti savunan Soroscu gençlik, Ulu Önderin “Ey Türk Gençliği” yine seslendiği gençlik değildir!..Dolayısıyla onlar, Aslanlı Yol’da buluşan Türk gençliğini temsil edemezler!.. Yerel seçim sandığından çıkan mesaja gelince; Türk halkı, Kılıçdaroğlu’nun sandığı gibi kendilerine “daha çok çalışın” dememiştir!.. Halkın mesajı son derece açık ve anlaşılır şekildedir: Komployla ele geçirdiğiniz CHP’den istifa edip gidiniz, varlığınıza lanet olsun, sizin gibilerin oyu bile CHP’ye lazım değildir!..

Açılım kimsenin tekelinde değildir” diyerek, Türkiye’yi bölme projesini sahiplenen Kılıçdaroğlu’na, aynı zamanda denmiştir ki: Güvenilir bir lider değilsin!.. 12 yıllık AKP iktidarında; hükümeti sabun gibi eritip bitirecek bu kadar olay yaşanmasına rağmen, ana muhalefetin oy kaybetmesine, iktidarın yükselmesine sebebiyet vermişsin. Basiretsiz birisin. Demek ki, bu halk seni Recep Tayyip Erdoğan’dan daha tehlikeli ve beceriksiz olarak görmektedir. Ona bile bir dönem daha katlanmayı göze almış ama seni elinin tersi ile deliğe süpürmek zorunda kalmıştır… Buna rağmen, bütün bu olup bitenlerden “daha çok çalışın” mesajını çıkartmışsın öyle mi?..

Kemal Efendi; şu gerçeği gör artık. Seyit Rıza’yı, Şeyh Sait’i ve Abdullah Öcalan’ı kendine rehber alan, CHP’nin geçmişini karalayan, Dersim isyanını bastırmayı “katliam” olarak değerlendiren biri, Mustafa Kemal Atatürk ile İnönü’nün koltuğunda oturamaz!.. Erdoğan yerine, ABD’nin BOP’ne eş başkan olmaya talip olan kişi, antiemperyalist mücadelenin karargahı olan CHP’de genel başkanlık koltuğuna oturamaz!.. Senin ve ekibinin varlığı, CHP’ye bir şey katmaz.  Siz olmasanız da CHP tabelası bile yüzde 25 oyu her zaman alır.  Varlığınız her zaman eksi hanesine yazılır…

Yolunuz Atlantik ötesine kadar açıktır… Haydi güle güle!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1)    http://tr.wikipedia.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_Ceza_Mahkemesi

(2)    http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/04/140410_robert_fisk_erdogan_sarin.shtml

(3)    http://www.lrb.co.uk/v36/n08/seymour-m-hersh/the-red-line-and-the-rat-line

(4)    http://tr.wikipedia.org/wiki/Kamu_hukuku

(*) Anayasa:

MADDE 24- Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.

Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.

Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

Türk Ceza Kanunu

İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme

MADDE 115. – (1) Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Dinî ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre ceza verilir.

Hakaret

MADDE 125. – (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

(3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(4) Ceza, hakaretin alenen işlenmesi hâlinde, altıda biri; basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, üçte biri oranında artırılır.

(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır.

MADDE 153. – (1) İbadethanelere, bunların eklentilerine, buralardaki eşyaya, mezarlara, bunların üzerindeki yapılara, mezarlıklardaki tesislere, mezarlıkların korunmasına yönelik olarak yapılan yapılara yıkmak, bozmak veya kırmak suretiyle zarar veren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada belirtilen yerleri ve yapıları kirleten kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Birinci ve ikinci fıkralardaki fiillerin, ilgili dinî inanışı benimseyen toplum kesimini tahkir maksadıyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

Nitelikli dolandırıcılık

MADDE 158. – (1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

İşlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(**) Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama

MADDE 216. – (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.