KONUK YAZARLAR

RAKİBİMİZİ SEÇECEĞİZ!..

cumhurbaskanligi

Tarihçi Sinan Meydan’a Halk TV’de sansür uygulandı. Meydan, “Çatı Adayı” olarak gösterilen Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yazmış olduğu bir kitap üzerinden eleştirilerini sıralayacaktı. Büyük olasılıkla da Atatürk’ün halifeliğe karşı olmadığı şeklindeki, çarpıtılmış düşüncesi hakkında konuşacaktı… “Özgürlüğün sesi” olmak iddiası ile ortaya çıkan Halk TV, havuz medyasından farklı olmadığını, Sinan Meydan’ın sesini keserek ve ekranı karartarak kanıtladı.. Halk TV’de program yapan Şaban Sevinç de çatı adayı İhsanoğlu’na oy vermeyeceğini söyleyen Hulki Cevizoğlu’na sert bir şekilde karşılık verdi… Şimdilik sadece not edip geçiyoruz!..

Emine Ülker Tarhan, “Cumhurbaşkanı adayı değilim” demediği halde, CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu ise, “twitter” hesabından böyle bir yalan uydurdu!..(1) Kulkuloğlu da genel başkanı gibi yalana başvuracak kadar küçülmüş. Tam da Yeni CHP’ye yakışan bir milletvekiliymiş!..(2) Oysa onun bu yalanı yayılmaya başladığı saatlerde Emine Hanım, aday gösterilmesinden duyduğu gururu ifade eden basın açıklamasını yazıyordu!.. (3) Bunu da bir yere not edip, geçelim!..

Bir CUMOK olarak, 40 yıldan fazla bir süredir, kesintisiz olarak okuduğum ve bir açık üniversite gibi gördüğüm Cumhuriyet gazetesinin tutumunu da şiddetle kınıyorum… Hikmet Çetinkaya’nın Cumhuriyet ilkelerine aykırı yazılarından, ve terbiye dışı üslubundan bıktım usandım. Utku Çakırözer’in Kılıçdaroğlu’nu parlatma çabaları ve diğer yazarların suskunluğunu da anlayabilmiş değilim. Bütün bunlar Cumhuriyet gazetesinin de şirazesinden çıkartıldığını gösteriyor… Doğal olarak okunacak gazete olarak geriye, Aydınlık gazetesi ile izlenecek TV kanalı olarak Ulusal Kanal kalıyor… Atatürkçü çizginin bu yılmaz savunucuları yine aklın bir olan yolunu gösterdiler… Her ikisini de kutluyorum!..

***

Gelelim 10 Ağustos’ta vereceğimiz oyun niteliğine: O gün kullanacağımız oy, Ekmeleddin Beye “destek oyu” niteliğinde değil, 10 Ağustos’tan sonraki mücadelemizde “siyasi rakibimizi seçme” niteliğindedir… Bu fırsattan yararlanarak, “Kürt açılımı”na destek veren Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’den de kurtulma olanağını da elde edebiliriz diye umuyorum…

Anlayacağınız bu seçimde, Milli Mücadele kahramanları için ölüm fetvası veren Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin yardımcısı İhsan Efendi’nin oğlu Ekmeleddin Beye oy vermeye mecbur bırakıldık! Bu zorunluluğun sonucu olarak, ne ona ne de başka bir güce teslim olacak değiliz… Cumhurbaşkanı seçimini, ortaya çıkan somut duruma göre, yeni bir strateji, yeni bir mücadele biçimi belirlemek üzere değerlendirebiliriz artık…

Oyun bozan”, “karşı tarafa hizmet eden” suçlamalarına fırsat vererek, yenilginin gerçek suçlularına mazeretler üretme olanağını da asla vermeyeceğiz…

Atatürkçülük çizgisinde yılmadan mücadele eden yurtsever devrimcilerin, bir teki bile, RTE’nin hanesine yazılacak şekilde oy kullanmayacağından eminim!..

Bir kez daha tekrar edersek, 10 Ağustos’da kullanacağımız oy, destek oyu niteliğinde değildir. Bu seçimi, yeni bir mücadele stratejisi belirlemek üzere, toparlanma olanağı gibi kullanacağız…

Çok iyi bildiğimiz birine oy vermeyeceğiz ama neden oy verdiğimizin bilincinde olacağız!..

Bilmediğimiz ama geçmişiyle, söylemiyle, kuşkulu olan aday Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vermek zorunda kalsak da, bu oyların “kerhen” verilmiş oylar olduğunu, bugünden ilan etmemiz şarttır!..

Beklendiği gibi Ekmeleddin Bey, kendi ağzıyla tarif etti kendini. Beyefendi, Arap dünyasının bugün içerisinde bulunduğu acıklı durumdan, Mısır’ın 2. Cumhurbaşkanı sosyalist lider Cemal Abdül Nasır’ı sorumlu tutuyor!.. Bundan anlaşılıyor ki, İhsanoğlu, mandacılığın devamı olan bir çizginin savunucusudur… Emperyalizme karşı ilk zaferi kazanarak, sömürge halklara kurtuluş yolunu gösteren Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki görüşleri de belli!.. Sonuçta oy vermek zorunda bırakıldığımız Ekmeleddin’in fikirleri bize göre değil: O bazı ülkelerde geçerli olan Şeriat Kanunu içerisinde yer alan “recm” (taşlanarak öldürme) cezasını, insanlık dışı bulanları kınayan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (eski adı İslam Konferansı Örgütü) genel sekreteridir. Temsil ettiği örgütle aynı görüşleri paylaşmadığını da hiçbir zaman söylememiştir!..

Bu yüzdendir ki;

Alevi örgütleri Ekmeleddin Beye oy vermemekte kararlı gözüküyor(4)

Erdoğan ile İhsanoğlu’nu emperyalizmin dayatması olarak görenler de aynı görüşteler…

Kılıçdaroğlu’na karşı olanların tepki olarak sandığa gitmemesi de söz konusu değilmiş…

Bir de duygusal nedenlerle “Çatı Adayı”na oy vermeyecek olanlar varmış. Onlar da kendilerinin ciddiye alınmamış olmasından şikayetçiler. Bu yüzden onlar da sandığa gitmeyecekler veya gitseler de Ekmeleddin’e oy vermeyeceklermiş…

TEHLİKE BU NOKTADADIR İŞTE!..

Acaba böyle bir tablodan kim yararlanacaktır? Elbette ki, Recep Tayyip Erdoğan…

Yani, bu davranışlarla; sonuçta hiç istemediğimiz bir adaya oy vermek mümkün hale gelmiştir!…

Örneğin; bu defa “asla Erdoğan’a oy vermem” diyen biri, “boykot yaparak” veya “boş oy atarak” Erdoğan’a oy vermiş duruma düşebilir…

Geçen yazımda, bunun nasıl gerçekleşeceğini basit bir aritmetik hesapla göstermiştim.. (5) O yazım bugün de geçerliliğini koruyor…

Erdoğan’a karşı olanlardan oy vermeye gitmeyen ya da gidip de boş (geçersiz) oy kullananların oranının, sadece yüzde 2′yi bulması halinde; Erdoğan’ın oylarında 1 tek oy artışı olmadan, oy oranı yüzde 50’yi geçebilir ve birinci turda salt çoğunluğu sağlayıp, Cumhurbaşkanı seçilebilir…

Böyle bir sonuca kim sebep olmak ister?..

O zaman “Ben Recep’e oy vermedim” demek, durumu kurtarmaya yetmez. Çünkü verilmeyen oylar, RTE’ye verilmiş gibi işlem görecektir… Bu hesabı görmek için 5 numaralı dipnottaki yazıyı bir kez daha okuyun lütfen!..

Bu gerçeği görmezden gelemeyiz…

Bizi seçeneksizliğe mahkum eden Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’den mutlaka hesap soracağız. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’den kurtulmadan, Türkiye’nin kurtuluşunun mümkün olmadığını bir kez daha anladık. Bu çok açık ve net olarak görülüyor artık….

Aklın yolu birdir. Ülke meselelerinde duygusallığa dayer olamaz!.. Bir kez daha tekrar ediyorum ki, 10 Ağustos’da Ekmeleddin İhsanoğlu’na verilecek oyları hiç kimse “destek” oyu olarak gösteremez! Bu oylar Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’ye verilmiş destek olarak da değerlendirilemez!..

Çünkü biz, Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vererek, seçimden sonra siyaset arenasında mücadele edeceğimiz rakibimizi seçiyoruz!.. Bu şekildeki bir isimlendirme hiç de yanlış değildir!..

Oyumuzu bu anlayışla kullanacağız…

Önümüze getirilen adayların her ikisi de “mandacı” zihniyettedir, bunu biliyoruz… Tayyip Erdoğan’ı durdurabilmek için onun bir benzerini karşısına çıkartmak, daha baştan RTE’nin temsil ettiği mandacı zihniyete teslim olmak anlamına gelir. Bunun da farkındayız… Bu bilinçle hareket ettiğimizde; Ekmeleddin Beye oy vermek, yenilgiyi peşinen kabul etmek veya Siyasal İslam‘ı seçeneksiz göstermek anlamına gelmiyor… Türk halkını, pısırık ve ufuksuz politikalara mahkum edenler, er geç hesap vereceklerdir. Laik demokratik Cumhuriyete inanan çağdaş Atatürkçü kesimlerde, umutsuzluk yaratanlar, seçimlerden hemen sonra, Türk halkından esaslı bir tokat yiyeceklerdir!..

Karşı tarafın adayına oy verme psikoloji, bizim cephede; “mücadeleyi bırakma” ve “saflarımızda dağılma” sonuçlarını doğursa da bu geçici bir durumdur. Mustafa Kemal’in askerleri, önünde sonunda toparlanacaklar ve olmaları gereken mevzilerde yerlerini alacaklardır!.. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın…

Bu yüzden, daha baştan saflarımızda çöküntü yaşanmasına fırsat vermemeliyiz!..

Bakınız… Recep Tayyip Erdoğan, sürekli kendi tabanını canlı tutarak, saflarını sıkılaştırmaktadır… Bu yüzden; bize dolaylı olarak dayatılan “daha fazla zayiat vermeden siz de teslim olun” anlamına gelecek komutlara asla itibar etmeyeceğiz… Çünkü biz daha fazlayız!..

TESLİM OLMAYACAĞIZ, BİZİ SİYASİ RAKİPLERİMİZE TESLİM OLMAYA MECBUR BIRAKACAK OLANLARI ASLA DİNLEMEYECEĞİZ!.. ONLARDAN DA ZAMANI GELDİĞİNDE HESAP SORUP KURTULACAĞIZ!..

Bizdenmiş gibi gözüküp de bizim mahallede, yenildiğimizi ilan edenler, gerçekte karşı tarafın tellallığını yapmaktadırlar. Onlar EMPERYALİZMİN AJANLARIDIR!..

Bizlerin, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinden başka önderliğe ihtiyacımız yoktur… Yolumuz Kuvayi Milliyecilerin yoludur… Sevr’e karşı mandacılığı savunanlar ile “Çözüm Süreci“ne sınırsız kredi açanlar, aynı zihniyetin temsilcileridir, onlar bizden değillerdir…

Unutmayınız ki, “boş oylar” da geçersiz oy olarak sayılacaktır…

Bir kez daha tekrar ediyorum: Geçersiz oyların tümü RTE’ye verilmiş oylar olarak işlem görecektir… Çünkü Anayasamızın 102. maddesine göre, “salt çoğunluk”, geçerli oyların yarıdan bir fazlası ile hesap edilecektir… Başka seçimlerde siyasi bir duruşu, bir seçeneğini ifade eden; “seçimleri boykot” veya “geçersiz oy kullanma”, bu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, yandaşları oy kullanmaya giden adaya verilmiş oy gibi değerlendirilecektir… Bu kadar basit aritmetik bir hesabı görmeden hareket etmek, çağdaş uygarlığı hedef olarak belirlemiş yurtseverlere asla yakışmaz!..

Tam olarak, karşı tarafın kurduğu tuzağa düşmek ve oyununa gelmek olur!…

***

Cumhurbaşkanlığı adaylığı kesinleştikten sonra, Başbakan Erdoğan servetini açıklamış!? Çocukları dahil değil tabi. Mal varlığı 3 yılda; 1 milyon 14 bin TL artmış. 2011’deki beyanına göre, 3 milyon 390 bin TL’si olan Başbakanın, şimdi 4 milyon 404 bin TL’si varmış… Aradaki farkı hangi ticari faaliyeti ile kazandığını da herhalde açıklayacaktır. Benim anlamadığım, 500 bin TL alacağının, nasıl ve nereden doğduğudur! Bu alacak, Başbakan olarak yaptığı “fazla mesai” yüzündense, alacağını derhal örtülü ödenekten alsın!..

Çünkü 76 milyon Türk halkının, Başbakanına borçlu olarak sandığa gitmesini doğru bulmuyorum!..

Başbakanlar örtülü ödenekten harcanan paranın hesabını nasılsa vermiyorlar!.. Biliyor musunuz? Sadece geçen yıl örtülü ödenekten harcanan para 1 milyon doların üzerindeymiş. Bu miktar 500 bin dolar daha artsa ne yazar?.. Örtülü ödeneğin paraları nerelere harcanır, bu harcamalar zorunlu mudur, bu soruların da yanıtını kimseler bilmiyor!.. AKP’nin “İleri demokrasi”si böyle bir şey işte!..

***

Her neyse, bu defa sandığa gidiyoruz!.. Başka yolumuz kalmadı!..

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesi ile bu defa onun cephesinde, panik ve çözülme başlayacaktır… Kamu kaynaklarını yağmalama ve talan üzerine bir araya gelenler, karakterlerine uygun şekilde, yine güçlü görünenin yanında yerlerini alacağından, bu seçimler AKP iktidarı için sonun başlangıcı gibi sonuçlar ortaya çıkartacaktır!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) http://www.yurtgazetesi.com.tr/politika/chpli-kulkuloglu-tarhan-aday-degil-h55745.html

(2) http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26712903.asp

(3)http://www.sozcu.com.tr/2014/gundem/tarhandan-adaylik-aciklamasi-546882/

(4) http://odatv.com/n.php?n=aleviler-ekmel-bey-kararini-verdi-2906141200

(5) http://chp-muhalefethareketi.biz.tr/2014/07/henuz-vakit-var/