KONUK YAZARLAR

SEÇİMİN ARİTMETİĞİ!..

anket2

KARARSIZLAR VE SEÇİMİN ARİTMETİĞİ!..

İsmet Özçelik Aydınlık’ta yazdı: ”İçişleri Bakanlığından bir yetkili valilerin içinde bulunduğu durumu “vahim” olarak niteledi. Erdoğan illerine gelmesin diye dua edenler olduğunu bildirdi… Valiler ne yapsın. Sayın Erdoğan memnun olmayınca acısını onlardan çıkartıyor. Demediğini bırakmıyor. Valiler korkudan kalabalık toplamak için akla gelebilecek her şeyi yapıyorlar. Tabi ilk akla gelen okullar oluyor. Mitinglerdeki çocuk ağırlığı bundan.”

Seçimlerin altın anahtarı olan bu basit gerçeği, ne yazık ki muhalefet göremiyor. Seçmene güven verme yerine, vaad ettikleri  “yardım paketine”, her gün yeni bir şey ekliyorlar…

Bizim gibi gelişmemiş ülkelerde, siyasi iktidarı genellikle “kararsızlar” belirler. “Kararsız”ın tarifini yapmaya gerek yok, içlerindeyiz…

Karar verecek birikimden yoksun olan bu yığınlar, daima güçlü olanın yanında yerlerini alırlar. Karınlarını doyuracak kadar aldıklarında, güçlü olana bağlanır, adeta kör kütük aşık olurlar!..

Bu yüzden, siyasetçiler için miting meydanlarına kalabalıkları toplamak hayati önem taşımaktadır.

Kalabalık, “güçlü” görünmenin aldatıcı fakat en inandırıcı kanıtıdır!

Kalabalığın bu gücünü kendi gücüne katan liderler,  kendi sanal güçlerini de kitlelere bu şekilde aktarabiliyorlar

Karşılıklı olan bu güç alış-verişi, iki tarafı da rahatlatıyor, en çok ihtiyaç duyduğu güven duygusunu yaşatıyor…

***

Son yapılan anketlerin ortaya çıkarttığı ülkemizin gerçeği, kararsızların oranının yüzde 27-30’lara ulaştığıdır…

Denebilir ki, ülkemizde gerçek ana muhalefet partisi kararsızlardır…

Daha çok mide ile oy kullanan bu oynak kesim, bizim gibi ülkelerde ne yazık ki iktidarı belirliyor…

Bu nedenle kararsızların desteğini almadan Türkiye’de iktidar olma şansı yok!

Ülkenin yüksek çıkarları kararsızların umurlarında bile değil. Derinlikli düşünemezler, öncelikli olarak kendi yaşam standartlarını gözetirler…

Bu yüzden de ”umut tacirleri”nin tuzağına çok kolay düşebilirler…

İktidar gücünü arkalarında hissettiklerinde, “evlerinde zorla zaptedilen” milyonlara dönüşürler.

Ellerinde pala ve döner bıçakları ile göstericilere saldıranlar bu insanlardır…

Yakın geçmişte yüzde 50’yi  tarif için bu kesime “iki kişiden biri”  denmiştir!…

Destek verdikleri iktidarın devamı için yapamayacakları yok gibidir…

İktidarın kendilerine verdiği “sanal kimliği” gerçek sanırlar!.. Bu yüzden o kimliğin normal yurttaş kimliğinin çok üstünde işlevleri vardır; her şeyi yürütebilir, yerine göre yargı yetkisini bile kullanabilirler!..

Yargısız infazlar” da asli işleri arasında sayılır…

Sanal ve ilkel kimlikli bu insanlar, aynı zamanda iktidarın rengini de belirliyorlar. Hükümetin sokak gösterilerini kaba güç kullanarak bastırması, bunların yüzünden “normal” bir önlem gibi algılanıyor…

***

Bu inkârı zor gerçekler karşısında, iktidarı değiştirmek pek dekolay değildir…

Bu sebeple üzerinde en çok çalışılması gereken seçmen kesimini “kararsızlar” oluşturuyor…

Kararsızları AKP’den kopartmak için, öncelikle orada bulunma sebeplerini ortadan kaldırmak gerekir…

Kuşkusuz bunu başarmak;  iktidar gibi “zorba” davranmakla ve, onları aşağılamakla sağlanamaz.

Sağcılaşarak da sonuç alınmaz!..

Zira bir şeyin aslı varken, kopyasına kimse itibar etmez!..

Denebilir ki; “kararsızlar”ın iktidara yapışık durma nedeni “güçlünün yanında yer alma” ihtiyacındandır.

İkincisi temel sebep, güçlünün yanında olanların, iktidar nimetlerinden yararlanacağına olan inançtır.

AKP iktidarı bu inancın yok olmaması için (makarna, bulgur, kömür vb. gibi) yardımları 14 yıl boyunca kesintisiz olarak yapmaya devam ediyor…

Muhalefetteki partiler, “yardım” konusunda iktidarla yarışamayacağına göre,  geriye bir tek şansları kalıyor: O da güçlü görünmektir

Bir tek güçlü görünenler, kararsız kitlelere güven verebilirler…

Güven vermeyen liderlerin yanında kararsızlar bu nedenle asla yer almazlar!..

Bu hüküm; iki kere iki dört eder kadar kesindir.

Bu fikrin doğruluğunun çok geçerli pratik bir nedeni daha vardır: Güçlü görünmeyen muhalefetin yanında yer alanlar, aynı zamanda zorba iktidarın baskıları ile karşılaşacaklarından, bunu  göze alamazlar,  yandaşlığı görünür yapamazlar!..

Kararsızlar, muhalefetteki bir liderin; etnik kimliğine, mezhebine, meşrebine veya parlak fikirlerine bakarak tavır belirlemezler.

İdeolojilerinden söz bile etmiyorum. Böyle erdemler onlarda zaten bulunmaz…

***

Muhalefet partilerinin seçim bildirgeleri, üç aşağı beş yukarı aynıdır. Hepsi de hayali  “yardım paketleri”ni andırıyor!..

Adeta sonradan görmelerin sosyal medyada paylaştıkları yemek masaları gibiler, karın doyurmazlar!..

Bu nedenle geriye; güçlü görünerek, kitlelere güven vermek kalıyor…  

Bir tek bu görüntü,  açlık, yolsuzluk, işsizlik, partizanlık, adaletsizlik vb. gibi iktidarın olumsuzlukları ile birleşince sonuca etkili olabilir…

İktidardan uzaklaşarak, olası yeni iktidara yaklaşacak olan kararsızların sayısı, böyle artırılabilir

Nihayetinde kararsızlar da insandır ve onların da geleceklerine  “yatırım” yapmak gibi ihtiyaçları vardır.

Muhalefete “gizli” destek böyle sağlanabilir…

***

Kararsız seçmende; “iktidar gidiyor, muhalefet geliyor” kanaatini uyandırmadıkça, karanlık tabloyu değiştirmek olanaksızdır…

Bu algıyı ancak güvenilir liderler oluşturabilirler…

Böyle liderler, her şeyden önce kendi ilkelerine saygılı olanlardır…

Mücadele bayrağını her koşulda taşıyıp, bugünlere getiren yoldaşlarına sahip çıkanlardır

Varlık nedenlerine nankörlük, geçmişlerini inkâr ve Cumhuriyet düşmanlarını baş tacı edenlerin varacağı yer ağır yenilgidir…

Hepsinden önemlisi, liderin sözünün eri olması gerekir…

Y-CHP’de ne yazık ki, böyle bir liderlik bulunmamaktadır!..

Bu nedenle de, kararsızları CHP saflarına katmak oldukça zordur.İmkansızdır diyenler de vardır!..

Ayrıca zorba bir iktidarın yanından kopup, hiçbir yönü ile güven vermeyen muhalefeti desteklemek, bayağı bir medeni cesaret işi olsa gerekir…

Bu da kararsızların işi değildir!..

***

Buraya kadarına çok ciddi bir itirazınız yoksa, gelelim seçimlerin aritmetiğine:

Bazı anket şirketlerinin gerçeğe çok yaklaştığına defalarca tanık olmuşuz. O çalışmaları göz ardı ederek bir yere varılamaz.  Bu tespite rağmen, resmi veriler üzerinden mantık yürütmenin daha inandırıcı olacağını düşünüyorum.

R.Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçimlerinde, şu ya da bu şekilde seçmenin yaklaşık yüzde 51.7’sini etkileyerek desteğini aldığı bir gerçek. Bunu şimdilik yüzde 50 kabul edelim. CHP’nin ise; lidersiz ve yönetimsiz, sadece tabelası ile bir seçime girmesi halinde; Atatürk’ün partisi olması ve 6 Ok’u temsil etmesi nedeniyle, yüzde 25 civarında oy alabileceğini herkes kabul ediyor…

Oyların yüzde 75‘inin yeri belli gibi…

Demek ki, geriye kalan yüzde 25’i teşkil eden (MHP, Vatan Partisi, HDP, SP, BBP ve diğer) partilerin tabanından  kaymalar, hiçbir şekilde sonucu etkileyemez!..

Zaten bunların tümünü CHP’nin hanesine yazamazsınız! Dolayısıyla CHP bu partilerden ne kadar oy alsa da AKP’ye asla yetişemez!..

Geriye kalıyor bir tek ihtimal: O da AKP etrafında kümelenen kararsızların, en az yüzde 13’ünün, CHP’ye katılmasıdır!…

Böylece AKP’nin oyları 13 puan eksilerek yüzde 37’e indirilebilir.  CHP’nin oyları da yüzde 13 artarak yüzde 38’e çıkartılabilir…

Aritmetik ilmine göre, CHP bir tek bu şekilde birinci parti olabilir!..

Bu hesap gerçekleşirse, iktidar partisinden diğer oylar da kopar ve çözülme süreci hızlanır.

AKP ancak o zaman tepe-taklak olur ve baş aşağı yuvarlanabilir…

İşte o gün Türk halkı AKP’den kurtulabilir!..

Gerisi; martaval anlatmaktır, savaş tüccarlığı yapmaktır veya yağma Hasan’ın böreğinden parti yönetimini ve yakın çevresini yararlandırma faaliyetidir…

Ya da başka projelere hizmet etmektir…

***

HDP’ye baraj atlatarak, AKP’yi iktidardan düşürme iddialarını bu kapsamda değerlendirmek gerekir…

Bu hain düşünceye aldananlar, farkında olmadan ABD’nin Türkiye’yi bölme planına çanak tutmaktadırlar.

AKP’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki ortağına, baraj atlatarak kazandırılacak  milletvekilleri doğrudan AKP’nin hanesine yazılacaktır…

Zaten Y-CHP yönetimi iktidara talip olmadığını HDP’ye destek vererek defalarca kanıtlamıştır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bitirilen CHP’nin, ihanet içerisindeki yöneticileri, utanmadan PKK’nın siyasal uzantısı olan HDP’ye oy verilmesini isteyebilmektedirler…

HDP’nin barajı aşarak Meclis’e girmesinin CHP’ye hiçbir yararı olmayacaktır. O halde bu çaba nedendir?

Yoksa Öcalan’ın, “Kemal’e söyleyin, CHP mutlaka sürece girmelidir(1) şeklindeki emrinin gereği mi yerine getirilmektedir?

Bu nedenle AKP-HDP koalisyonu yerine, AKP-CHP koalisyonu olsa da fazla fark etmeyecektir!..

Çünkü Y-CHP, ihanet anlamına gelen “Açılım Ortaklığı”na talip olduğunu defalarca en yetkili ağızlardan dile getirmiş bulunmaktadır…

Y-CHP ve HDP, her ikisi de AKP’nin iktidarının devamını sağlamak amacına hizmet etmektedirler…

Dolayısıyla bu seçimlerde  “bölünmeyelim” tezinin de bir geçerliliği kalmamıştır!..

Hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde, Y-CHP’nin Atatürk’ün CHP’si olmadığı ve 6 Ok’la bir ilgisinin kalmadığı da ortaya çıkmış bulunmaktadır…

Ulusalcıları “bagaj yükü” gibi gören Y-CHP, ulusalcıların partisi olmaktan çoktan çıkmıştır!

Kontenjan ataması ile milletvekili adayı gösterilen; Selina Özuzun Doğan, Sezgin Tanrıkulu, Mehmet Bekaroğlu, Murat Özçelik, Selin Sayek Böke, Feyzi Septioğlu vb. gibi Atatürkçü düşünce ile uzaktan yakından ilgisi olmayan simge isimler ile “En hızlı dönüşen parti CHP’dir” diyen ve CHP tabanını “lümpen(2)  gören Dersimli Kemal, CHP’nin işgal altında olduğunun ve muhalefet işlevini yerine getiremeyeceğinin en çarpıcı kanıtlarıdır…

***

Dolayısıyla AB-ABD işbirlikçisi olan AKP iktidarından kurtulmanın bir tek yolu kalmıştır:

O da; ilk limanda Bandırma Vapuru’na binmektir…

Türk halkının kurtuluşu İkinci Kurtuluş Savaşı’nı başlatmakla sağlanacaktır. İkinci Kurtuluş Savaşını başlatmak için Samsun’dan yola çıkarak Ankara’ya yürüyen Denizleri yolundan kararlı adımlarla yürümedikçe kurtuluşumuz hayaldir

Atatürk’ün önderliğinde, 6 Ok ve Aydınlanma Devrimi’nin rehberliğinde, emperyalizme ve her türlü gericiliğe karşı safları birleştirmekten başka çaremiz kalmamıştır

7 Haziran günü, bu soylu düşünceler test edilmiş olacaktır…

Kaç kişi olacağımız ve kaç vapur ile yola çıkacağımızı o gün görüp, kararlaştıracağız…

Üçüncü büyük yürüyüşümüzü 8 Haziran’da başlatacağız!..

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1)  http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/imrali-tutanaklari-3-kemale-selam-soyleyin-h49951.html

(2) http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/kilicdaroglu-kurt-siyasal-hareketi-pkk-meclis-te-olmali-h58859.html