KONUK YAZARLAR

AKP’NİN İKİ ESERİ: BÖLÜNMÜŞ YOL, BÖLÜNMÜŞ HALK!

İktidarların bir ülkeye yapabileceği en büyük iki kötülük: “Bölünmüş yol” ile “Bölünmüş halk”tır…

13 yıllık AKP iktidarı sonunda her ikisini de gördük…

AKP iktidarında; Cumhuriyetin 92 yıllık maddi kazanımlarını sattılar

Elde edilen (52 milyar TL) paradan, bu kazanımların yapılması için alınan borçları ödemedikleri gibi, yaklaşık 3 kat daha fazla borçlandılar…(1)

“Bu kadar parayı ne yaptınız?” sorusuna, AKP’nin vereceği yanıt: “Bölünmüş yol yaptık” olacaktır!..

Başka dikili bir ağaçları yok!..

“Bölünmüş yol”; bir ülkeye yapılabilecek en büyük ihanettir!..

Ülkeyi sömürüye açmanın en etkili yoludur…

Demiryolu taşımacılığı için dışarıya hiçbir bağımlılığımız yoktu…

Bu alan bilinçli olarak ihmal edildi…

Dünya otomobil devlerinin, başka bir söyleyişle emperyalistlerin desteklediği siyasetçiler, yönetime getirildi.

Onlar da diyetlerini bölünmüş yol yaparak ödediler…

Halbuki, dünyanın en kaliteli kömürleri bizdedir…

Kömür yakıtı ile bile trenleri çalıştırmak mümkün…

Gelin kalan demirdir ve o da yeteri kadar vardır…

Ülkeyi baştan sona demir ağlarla örüp, petrole olan bağımlılığımızı azaltsaydık, ülkemizi dünya otomotiv sanayinin pazarı olmaktan kurtarabilirdik…

Adeta dünya otomobil devlerinin ayakta kalması için ülkemizi feda ettik…

Şimdi neredeyse her evde bir otomobil var…

Bunların; yakıtı, yedek parçası, sigorta ve muayene masraflarını topladınız mı korkunç rakamlar bulursunuz…

Birkaç yıl bu harcamaları yapmadığınızı düşünün, biriktireceğiniz parayla metroları ve demiryollarını tamamlayabilirsiniz…

Ülkemizde Temmuz 2015 itibariyle araç sayısı 19 milyon 541 bin 369 olarak tespit edildi…(2)

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında bu sayı 8 milyon 655 bin 170 idi…

AKP’nin 13 yıllık iktidarı boyunca yaklaşık 11 milyon otomobil trafiğe çıktı…

Haliyle trafik sıkıştı…

AKP sıkışan trafiği rahatlatmak için ha bire bölünmüş yol yaptı!

Bu dönemde, otomobil üreticileri ile ithalatçılar bayağı rahatladı…

Otomobil ithalatı yerine, şehirlerimize yer altı metroları yapılsaydı, şehirler arası yollara hızlı tren konsaydı, bu kadar otomobili kim ne diye alsın ki?

Otomobilli bir ailenin, otomobili için ayırdığı bütçe neredeyse diğer tüm giderlerinden daha fazladır…

Metro ve hızlı trenin olduğu bir ülkede, bu kadar paranın tasarruf edilmesi ile refah düzeyimizde önemli bir yükselme olacağı tartışmasızdır…

Çılgınlar gibi otomobil satın almasaydık, bankalara bu kadar borçlu olmayacaktık…

Benzer bir diğer sömürülme aracı cep telefonlarıdır

Ninni yerine geçmek üzere bebeklerin bile ellerine akıllı telefon tutuşturulmuştur…

Telefonlar için ödenen (konuşma ve internet) ücretleri topladığınızda, ortaya akıl almayacak rakamlar çıkıyor…

Neredeyse tüm ailelerin ikinci sıradaki giderini bu kalem oluşturuyor…

Hiç gerekli olmadığı halde; ülke olarak birikimlerimizin önemli bir kesimini de telefon giderlerine ayırıyoruz…

Böyle bir toplumun para biriktirmesi, mal mülk edinmesi mümkün olabilir mi?

Denebilir ki hükümetimiz; bilinçli olarak bir tüketim toplumu yarattı…

Varımızı yoğumuzu satıyor ve alabildiğine borçlanıyoruz…

Borçlarımızın üç katına çıkması sanayi yatırımları nedeniyle değil ki…

İşsizlik yüzdesi, iki basamaklı rakamlarla ifade edildiğine göre, istihdam alanları açmak için de yatırım yapılmamış…

Tarım ve hayvancılık da bitirilmiş.

76 milyon insan ne yiyor ne içiyor?

Hükümetlerimizin borçlanarak aldığı paralar, bir şekilde halka da aktarılıyor…

Borçlanarak yaşıyoruz işte!..

***

Bu düzen hep böyle sürdürülebilir mi?

Bir ülke üretmeden, sürekli borç alarak nereye kadar gidebilir?

Böyle bir yönetim iktidarda nasıl kalabilir?

Türkiye için en hayati sorun budur işte!

AKP hükümetleri bunun da bir yolunu buldular…

Halkı ikiye bölmeyi başardılar.

Kabul etmek gerekir ki, AKP Erdoğan’ın şahsında ete kemiğe bürünmüş bir oluşumdur…

Bu yüzden AKP’ye siyasi parti demek oldukça zordur!

Kim ne derse desin; Recep Tayyip Erdoğan, “bölme işlemi”nde son derece başarılı olmuştur.

Toplumun yoksul ve ezik kesimlerinden, kendisine fanatik bir taraftar grubu oluşturmuştur…

Öyle bir grup ki, kendi ifadesine göre, karşısında gördükleri insanlara karşı, en ufak bir toleransları yoktur…

Holiganlar gibi…

En masum toplumsal gösterilerde bile; ellerindeki palalarla, döner bıçakları ile sokağa fırlayabiliyorlar…

Kişilik ayarı verilmiş bu fanatik gruplar, Erdoğan’ın ifadesi ile “evde zor zaptdelilen yüzde elli”yi oluşturuyorlar…

Erdoğan, aleyhine olan hiçbir söze inanmazlar!..

AKP hükümetlerine toz kondurmazlar…

Saflarını kolay kolay değiştiremezler…

Buna karşılık, ciddiye alınacak Erdoğan karşıtlığı da vardır…

Her ikisi birbirini besliyor…

Esasen Erdoğan karşıtlığından da yararlanan sadece AKP’dir…

Bu kesim, nefret üzerinden öyle bir karşıtlık oluşturmuştur ki, PKK/HDP ile bile gözü kapalı işbirliği yapabilir…

Yapıyorlar da…

HDP barajı nasıl aştı sanıyorsunuz?!

Sonuç olarak denebilir ki, bölünmüşlükten bir tek AKP yararlanmaktadır…

Muhalefet kategorisinde yer alan diğer kesimler, zaten kendi içerisinde de bölünmüş bir haldedir…

Asla bir araya gelemezler…

Bu yüzden, 7 Haziran seçimlerinde; toplumun yüzde 60‘ını temsil ettikleri halde, hükümeti kuramadılar!..

Çünkü iktidarın ve emperyal güçlerin eli daima içlerinde dolaşır…

O el, uyduruk kaydırık nedenlerle, ülkenin en önemli sorunlarında bile bir araya gelmelerini engeller…

Bu kesim bir o kadar da gerçekçidir:

Siyasi hedefini siyasi iktidarı ele geçirmek değil, AKP ile koalisyon kurmak olarak belirlemiştir…

Bu kadarını kendileri de bilirler…

Bu yazı yazıldığı saatlerde oy kullanma devam ediyordu…

Sonuçlar hakkında tahminin ötesinde bir bilgim elbette olamazdı…

“Batı cephesinde değişen bir şey yok”

Yanılıp yanılmadığımı birkaç gün içerisinde zaten öğreneceğiz…

İyi seyirler efendim…

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) http://www.sozcu.com.tr/2014/ekonomi/akpnin-ekonomiye-12-yilda-12-kazigi-560458/

(2) http://www.trthaber.com/haber/ekonomi/turkiyede-toplam-arac-sayisi-kac-205928.html