KONUK YAZARLAR

Altan Öymen’e açık mektup

(SURİYELİLERE VERİLMESİ DÜŞÜNÜLEN TOKİ EVLERİ, PKK VE FETÖ İLE MÜCADELEDE YAŞAMINI KAYBEDEN GÜVENLİK KUVVETLERİNİN AİLELERİNE VERİLMELİDİR...)

demokrasi_1

Altan Abi;

CHP gibi bir devlet kuran partiye genel başkanlık yapmış tecrübeli bir gazetecisin.

Yakın geçmişte, Nagihan Alçı ile Nazlı Ilıcak’ı tartışma programlarına katılarak kuru fasulye gibi nimetten saydırdın.

AKP ve Cemaat’i kutsayan televizyonlarda program yapmaya ihtiyacın mı vardı?

Tartışmalarınızı izleyenlere sor bakalım, söylediklerından akıllarında ne kaldı?

Çoğu izleyicinin; Nazlı Ilıcak ile Nagihan Alçı’nın beyin yıkamaları kafalarına kazındı.

Ne söylersen söyle artık; ne karşılığıdır bilmem ama bu tutumunla onlara bu programları yaptıranların hizmetine girdin…

Adeta HALKI CAHİL BIRAKMA PROGRAMLARINDA SOLU TEMSİLEN GÖREVLİ GİBİSİN…

Acele etme birazdan açıklayacağım.

Niyetin öyle olmasa da bu çizgini sürdürdükçe, karşı tarafın (gericilerin) fikirlerinin anlaşılıp yerleşmesi için çaba göstermiş sayılacaksın…

Altan Abi;

Hiç kusura bakma ama karşı tarafa çalışıyor gibisin!..

Bugün CNN Türk’teki Didem Arslan Yılmaz’ın programında; Doc, Mehmet Şahin, Merve Şebnem Oruç, Abdülkadir Selvi ve Nevzat Çiçek’le 15 Temmuz darbe girişimini tartışıyordunuz, sizi baştan sona izledim…

Yemin ederim arkam açıldı, utandım…

Yerin dibine girdim desem yeridir.

Muhatapların darbecilere “idam cezası” verilmesini tartışalım diyordu.

Sizi bu konuyu tartışmaya zorladılar, karşı koyamadın…

Bu basit konuda bile zorlandın…

O programlara katılmaya mecbur musun Altan Abi?

Evrensel ceza hukuku prensiplerinin idam cezasının konulmasına engel olduğunu da mı bilmiyorsun?

Bırak bari bu tür programlara bilen biri katılsın.

Önümüzü neden kesiyorsun?

Bir ara Taraf gazetesinde yazan, Abdullah Öcalan’ı terörist değil de politikacı olarak kabul eden, cemaatlerin Kemalist olduğunu savunan Sabah gazetesinin özürlü yazarı Nevzat Çiçek, bu darbe girişimine karışanların bir kısmının Kemalist olduğunu söyledi…

Sustun…

Yoksa ne dediğini duymadın mı?

Oldu mu Altan Abi?

Bu bir aldatmacadır, öyle şey olmaz da diyemedin…

Altan Abi;

Bu çoluk çocuk takımı, seni kum torbası yerine kullanıyor.

Lütfen böyle basit oyunlara bir daha gelme!

Bir kere, Kemalistler, asla ve asla darbelere evet demezler.

Çünkü Kemalistler DEVRİMCİDİR...

Devrim ise, darbeden çok farklı bir şeydir.

Devrim”i halk yapar…

Devrimin arkasında, meşruiyetini kaybetmiş iktidara karşı halkın meşru DİRENİŞ HAKKIvardır..

Bu konuyu dipnotta biraz daha açıyorum.

(Oradan okuyabilirsiniz)

İdam cezası“na gelince;

Mevcut hukukumuza göre, ceza kanunları geriye doğru yürümezler!

Yani ceza kanununa; “darbeye teşebbüs edenler idam edilir” şeklinde bir hükmü konulsa bile, bu hüküm uygulanamaz.

Ayrıca, hiç kimse işlediği zamanki cezadan daha fazla bir ceza ile cezalandırılamaz.

Bu da evrensel bir ceza hukuku prensibidir.

Öte yandan, imzaladığımız Uluslar arası sözleşmeler de, yeniden idam cezasını koymamıza engeldir.

(2 nolu dipnotta onun da açıklaması vardır.)

Bunların hiçbirini de mi bilmiyorsun?

Yoksa orada aklına mı gelmediler?!

Kabul et Altan Abi, yaşlanmışsın..

Galiba B12 vitamini eksikliği de yaşıyorsun!

Bu nedenle de farkında olmadan, hükümetin popilist politikalarına alet oluyorsun.

Hükümetin idam cezasını yeniden gündeme getirmesi, darbe girişimine karşı koyan ve bu nedenle yaşamını kaybedenlerin ailelerinin gazını almak içindir.

Bu kadarını da anla lütfen.

AKP yapmayacağı/yapamayacağı, yapsa da bu darbecilere uygulanma imkanı olmayanidam cezasını geri getirme tartışmasını başlattığı yerde, sizin daha etkili bir karşı tezinizolmalı.

Bu işi yapmak ana muhalefetin görevidir, kabul ediyorum.

Hadi onlar yapamıyor diyelim, eski genel başkanımız olarak sen yap.

Yalvarıyorum ne olur!

İdam cezasına bu ortamda karşı gelenler, kolaylıkla darbecileri desteklemeklesuçlanabileceği için; bu noktada Y-CHP topa giremiyor diyelim…

Büyük olasılıkla da öyledir.

Siz hükümete şu öneriyi getirilebilirsiniz:

3,5 milyon Suriyeliye vereceğiniz TOKİ konutlarını, PKK ile mücadelede ve bu darbe girişimine karşı koyarken yaşamını kaybedenlerin ailelerine verin diyebilirsiniz…

Aslında CHP‘nin yapması gerekir, hala da geç kalmış değil…

Bu zır cahil adamlarla program yapmaya ihtiyacın mı var?!

Yapma Altan Abi, gözünü seveyim…

Sana saygımızı neredeyse yitireceğiz, bari tartışacağın insanları doğru seç…

Saygılar…

Cemil Can

DİPNOTLAR:

1.) Direnme Hakkı ile Meşru Savunma bir birine çok yakındır. Halkın iradesi ile -önceden belirlenmiş kurallara uyarak- halkı yönetme hakkını elde eden siyasi iktidarlar, bazen keyfiliğe yönelir, temel anayasal kuralları çiğnerler ve giderek de otoriterleşirler. Devletin zor kullanma gücünü de elinde tutan despotların elinden devlet yönetimini geri almak zorlaşır. Yöneticiler; adaletli seçim yapmaz, seçimlere hile karıştırırlar. Kamu gücünü halka karşı kullanırlar, hak arama yollarını kapatırlar. Tek adam yönetimine doğru giden bu tür iktidarlara karşı halkın meşru direnme hakkı vardır. Çünkü halk iktidara verdiği yönetme yetkisinin iradesine aykırı kullanılmasını başka yollardan engelleyecek durumda değilse bu yola başvuru. İstismar edilmesi kolay olan bu konuyu birkaç örnekle açıklamak istiyorum:

a.) 15 Temmuz günü Türk halkı direnme hakkını kullanmıştır. Her ne kadar bu hak, siyasi iktidara karşı kullanılmamış olsa da, yine de direnme hakkının kullanılmasıdır. Devlet meşru güçleri ile darbeyi engelleyememe durumunda kaldığı için, hükümet doğrudan halkın olaya müdahil olmasını istemiştir. Halkın meydanlara inmesi meşru bir hakkın kullanılmasıdır.

b.) Kurtuluş Savaşı‘mızın kahramanlarının Saray’a başkaldırışı ve Anadolu’da Milli Mücadele’yi başlatmaları da halkın direnme hakkının kullanılmasıdır. Devletin ve halkın çıkarlarını korumayan Saray hükümeti, Sevr’i imzalayarak ve teslim olmayı öğütleyerek halkın çıkarlarına aykırı icraatlar yapmış hukuka aykırı emirler vermiştir. Bu nedenle devleti kuran halk yönetimi dinlenmemiş ve direnme hakkı kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır . Direnme hakkı, hem Saraya hem de itilaf devletlerine karşı kullanılmıştır.

c.) Gezi Direnişi’nde de halk direnme hakkını kullanmıştır. Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesi ve yerine AVM yapılmasına itiraz etme olayında sembolleşen bu direnişi hiçbir örgüt yönetmemiştir. Tamamen halkın vicdanında şekillenen direnişin nedenlerini daha derinlerde aramak gerekir. AKP iktidarının keyfi icraatları halkı bıktırmıştı. Bilinç altında biriken tepkiler, beklenmedik bir anda direniş olarak dışarı vurdu. AKP hükümetleri her ne kadar aksi görüşteyse de, gerçekte bu direniş de haklı ve meşrudur. Türk halkı, kamu kaynaklarının talan edilmesine, adaletsizliklere, partizanlıklara, hırsızlık ve yolsuzluğa karşı olan tepkisini Gezi olayları özelinde dışa vurmuştur. Bir tür enerji patlaması yaşanmıştır.. Halkın çıkarları ve iradesi hilafına yapılan icraatlara başka türlü “dur” diyemeyeceğine inanan halk, sokağa çıkmak zorunda kalmıştır.

Görüldüğü gibi halkın meşru direnme hakkının arkasında daima Millet iradesi olarak ifade edilen gerçekte seçmenin iradesi hilafına yapılan icraatlara duyulan tepki vardır. İradenin asıl sahibi olaya el koymakta, vekalet verdiği yöneticilere verdiği yetkiyi geri aldığını ifade etmektedir.

2.) 2002 yılında TBMM’nde çıkarılan Avrupa Birliği uyum yasaları ile “yakın savaş hali ve terör suçları” hariç idam cezası kaldırılmıştır. Daha sonra Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 13 Numaralı Protokolü kabul ederek tüm idam cezalarını kaldırdı. Türkiye de 2004 yılında Anayasa’da yaptığı bir değişiklikle, bu protokole uygun olarak tüm idam cezalarını hukukundan çıkartmıştır…

Dolayısıyla ulusal ve uluslararası hukuka saygılı bir devlet idamı bir daha geri getiremez….