KONUK YAZARLAR

ABD BAYRAĞI ALTINA SIĞINACAĞINIZA ÖLÜN DAHA İYİDİR!

telabyad-da-gumruk-binasina-da-abd-bayragi-asildi-7656977

 

Başkanları görevden alınan belediyelerin PKK’ya ne şekilde yardım ettikleri fotoğraflar ve diğer kanıtları ile basında geniş olarak yer aldı:

 

Belediye başkanlarını halkın seçmediği, Kandil’in atadığı ve halka dayatıldığı Sırrı Süreyya Önder’in beyanı sabittir.

 

“Çözüm Süreci”nde hendek ve tünelleri belediyelere ait iş makineleri ile kazdıkları sır değil artık.

 

Hatta belediye işçilerini bile bu işlerde çalıştırdılar…

 

Bombaları belediyelere ait araçlarla taşıdılar.

 

Karayollarına tuzaklanan bombaların üzerine asfalt dökerek kamufle edilmesini belediyeler sağladılar.

 

Parklara, kültür merkezlerine PKK’lı teröristlerin adlarını verdiler.

 

PKK’lıların cenazelerinde belediyeler seferber oldulur.

 

PKK’nın dağ kadrolarına sıcak yemeği bile bu belediyeler götürüyordu.

 

Güneydoğu’daki 28 belediyede terör örgütünün gönderdiği militanları çalışıyordu.

 

Kısaca yoksul halktan toplanan vergiler; belediyeler aracılığı ile PKK’ya aktarılıyor, silah ve bombaya dönüştürüldükten sonra, vergiyi veren yurttaşların çocuklarına sıkılan kurşun haline getiriliyordu…

 

AKP’nin 14 yıllık iktidarı süresince yaptığı en doğru ve yerinde iş, örgüt üyesi olan bu belediye başkanlarının görevden alınması ve yargılanmasıdır kuşkusuz.

 

Doğruya doğru…

 

***

 

PKK’lı belediyelere “kayyım” atanması üzerine, ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass:

 

“Hükümetin bazı seçilmiş yerel yetkilileri terörizmi destekledikleri iddiası ile görevden alma ve yerlerine kayyım atama kararını takiben Türkiye’nin Güneydoğusu’ndaki çatışma haberlerinden endişe duyuyoruz” dedi…

 

Biliyoruz ki, elçiler kendilerini gönderen hükümetler adına konuşurlar.

 

Yani ABD diyor ki:

 

Bu PKK’lı belediye başkanlarını görevden almanızı sessiz sedasız geçiştirmeyeceğiz.

 

Bazı olayların yaşanmasına hazır olun.

 

Yine bir yerlerde bombalar patlayabilir…

 

Bu yüzden İngiltere ve Almanya yurttaşlarını uyardı, konsolosluklarında sınırlı hizmet vermeye başladı.

 

ABD yönetimi PKK’yı açıktan sahipleniyor.

 

Diplomatik dil bile kullanmaya ihtiyaç durmuyorlar.

 

Bir de edepsizce Türkiye’yi tehdit ediyorlar…

 

Bay Bass, bu aşamadan sonra ne yapmamız gerektiğini de söylüyor:

 

“Kayyım atamalarının geçici olacağını ve vatandaşların yakında Türk yasasına uygun bir şekilde yeni yerel yetkilileri seçmelerine izin verileceğini ümit ediyoruz” diyor.

 

Bu aşağılık tehditlere ve sömürge muamelesine karşı tavrımızı ortaya koymalıyız artık.

 

Türkiye’deki bütün ABD üstlerini kapatma kararı verme zamanı gelmiştir…

 

Kapatın tümünü, korkunun ecele faydası yoktur, Türk ve Kürt halkları arkanızdayız!..

 

***

 

Y-CHP‘nin gerçek genel başkanı, CIA’nın yan kuruluşu Stratfor’un TR 705 kulak numaralı elemanı Sezgin Tanrıkulu, PKK’lı belediyelerin görevden alınması üzerine; John Bass’ın paralelinde bir açıklama yaptı:

 

“CHP olarak Anayasa Mahkemesine başvuracağız” dedi…

 

Yoruma hacet var mı?

 

Y-CHP Amerika’nın sesidir!

 

Beyaz Saray’ın direktiflerini Türk halkına tercüme etmektedir.

 

5 Haziran seçimlerinde PKK’nın Meclis’teki uzantısı HDP’ye baraj atlatmak için atmadıkları takla kalmamıştı.

 

CHP’ye yapılan bu ihaneti de akıldan çıkartmayalım.

 

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz”,”tam bağımsızlıktan yanayız” , “hukuk devletini ve tam demokrasiyi savunuyoruz”, “laiklik ilkesine bağlıyız” sözleri palavradır, halkı aldatmak için söylenmektedir…

 

 

***

 

Şimdiki adları PKK olan “Apocular”, 70’li yılların sonlarında kendilerini “solcu” olarak tarif ederlerdi.

 

Marksist-Leninist olmakla övünürlerdi.

 

İşçilerin-köylülerin, kısaca ezilen sınıfın öncüleri olarak yola çıktıklarını söylerlerdi.

 

Emekten ve emekçiden yana görünürlerdi.

 

Güya Engels’in, dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel yasalarını inceleyen bilim dalı olarak tarif ettiği diyalektik materyalizmi rehber edinmişlerdi.

 

Zıtların birliği”nden söz ederlerdi.

 

Hegel’in tez-antitez-sentez yöntemini ağızlarından düşürmezlerdi.

 

Bir dönemin Kürt devrimcileri “karşıtlıkları” kullanarak akıl yürütürlerdi.

 

Sorsalar diyalektiğin babası Heraklitos’un “Aynı ırmakta iki kez yıkanmaz” sözünü düstur edindiler.

 

Bu durum karşısında; insanın Kürt önderlerin tarihte yaptıkları hatalardan ders aldıkları ve kolay kolay bir daha kullanılmayacaklarına inanması gelir içinden!..

 

***

 

Kürt halkını temsil ettikleri iddiasında olan PKK ve bağlı örgütler, sonunda başdüşman olarak kabul ettikleri emperyalizmin hizmetine girdiler.

 

Emperyalistlerin siperlerinde mevzilendiler.

 

ABD’ye “karagücü” olmayı kabul ettiler.

 

Beyaz Saray’a kadar gidip, efendilerinin ayaklarına kapanarak, yoksul halkların sömürülmesi projesi olan BOP’ta rol istediler.

 

FETÖ ile bile işbirliği dahi yaptılar!

 

YPG armasını ABD askerlerinin koluna, ABD ordusunun armasını da Kürt çocuklarının koluna takmakta sorun görmediler.

 

Urfa’nın Akçakale ilçesinin karşısında, PYD/YPG’nin denetimindeki Tel Abyat’ta evlerin çatısına ABD bayraklarını çektiler.

 

ABD’yi Türkiye’ye Güneydoğu’dan sınır komşusu ettiler…

 

Hiç kuşku yok ki, bugüne kadar onuruyla yaşayan ve ezici çoğunluğu teşkil eden Kürtler için bu durum ağır bir zillettir.

 

Hak ve emek mücadelesi için yola girip, ezilen halkların haklarını gaspeden, emekçileri iliklerine kadar sömüren emperyalizmin askeri olmak, yok oluşların en ibret verici ve acı olanıdır…

 

Kürt ve Türk halklarına ne mutlu olsun ki, bin öğütten çok daha değerli olan bu musibetten, paha biçilmez değerdeki dersleri çıkarma fırsatını yakalıdır…

 

Türk ve Kürt halkları, devrimci önderlerden Tarık Akan ile PKK yönetileri arasındaki karşılaştırmayı yapacak kadar sağduyu sahibidir…

 

Tarık Akan’ın şahsında tüm devrimci önderleri saygı ve minnetle anıyoruz..

 

Cemil Can