KONUK YAZARLAR

SIRT ÜSTÜ YATAN YOK!..

reina_1

 

 

Bir Ali yerine kendisini feda etmeye hazır olduğunu açıklayan Binali, AKP Gençlik Kolları’nın Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği 2. Abdülhamit’i anma programında konuştu:

Bugün Cumhuriyet neslinin kullandığı bütün eserlerin altında o ulu hakan Abdülhamit’in imzası var… Batı dünyasında yenilikçi hareketler başlamış, Abdülhamit bundan geri kalmayalım diye gençleri seçerek bu ülkelerde ilim öğrenmeleri, teknolojiyi anlamaları, bunu Osmanlı topraklarında uygulamaları için çok önemli fırsat sağlamıştır… Emperyalistlerin heveslerini kursağında bırakmıştır…” dedi.(1)

Abdülmecit oğlu İkinci Abdülhamit’in Sadrazamı meşhur Mithat Paşa‘dır.

AKP gençliğine güzellemelerle anlatılan Abdülhamit dönemini merak edenler, pratik yoldan giderek, kendi adıyla anılan internet sitesinden bazı temel bilgileri öğrenebilirler. (2)

AKP’nin “yeni anayasa” ve “yeni meclis” için kolları sıvadığı bu dönemde; AKP Gençlik Kolları’nın, Padişah Abdülhamit’i “antiemperyalist”, “Millet iradesi”ne saygılı ve “yenilikçi” bir lider olarak göstermeye çalışması oldukça manidardır…

Türk sağının ideologlarından olan Necip Fazıl Kısakürek, Abdülhamit için; “Batı’ya kontrolsüz, körü körüne yönelişin karşısında inatla duran muazzam bir şahsiyettir. Bir tür turnusol kağıdıdır” demişti.

O bakımdan; 1’nci ve 2’nci Meşrutiyet, Teşkilat-ı Esasiye (Anayasa), Meclis-i Mebusan (Milletvekilleri Meclisi), Muharrem Kararnamesi, Hamidiye Alayları,31 Mart Vakası gibi tarihi olayların yaşandığı bu dönemi, ana başlıkları ile anımsatmak yararlı olacaktır:

1’nci ve 2’nci Meşrutiyetin ilan edildiği dönemin padişahı Abdülhamit hakkındaki bilgilere, tarih kitaplarına ulaşmakta zorluk çekenler için, kolay yoldan ulaşabilecekleri özgür internet ansiklopedisinde yeteri kadar bilgi bulunduğunu anımsatmak isterim. (3)

Hafızalarımızı tazelemek bakımından bazılarını hatırlatıyorum:

İlk Anayasa olan Kanun-i Esasi (Anayasa), Sadrazam Mithat Paşa önderliğinde, 23 Aralık 1876 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

31 Mart 1877’de Kanun-i Esasi’de öngörülen Meclis-i Mebusan çalışmaya başlamıştır.

Ulu Hakan”, (Rumi 1293’e karşılık geldiği için) 93 Harbi(4) denilen Osmanlı Rus Savaşı’nı (1877-1878), bahane ederek, Meclis-i Mebusan’ı kapatmıştır

Adaletinden sual olunmaz Ulu Hakan; yenilikçi hareketin öncüsü Sadrazam Mithat Paşa’yı sürgüne göndermiş ve Taif’te boğdurmuştur

Bu olay üzerine, ittihatçıların en gözü kara üyelerinden Resneli Niyazı,(5) 3 Temmuz 1908’de Makedonya dağlarına çıkıp, 2. Meşrutiyet’in ilanına yol açan ayaklanmanın liderliğini yapmıştır.

Resneli’nin, Abdülhamit’ten iki isteği vardı:

Biri kapatılan Meclis’in açılması, diğeri askıya alınan Anayasa’nın uygulamaya konulmasıydı.

İttihatçıların mücadelesi başarıya ulaştı ve Osmanlı 23 Temmuz 1908 günü, Meclis açıldı, yeniden anayasal düzene geçildi.

31 Mart Vakası(6) olarak tarihe geçen olay; 1909 31 Mart’ında gericilerin ayaklanarak Meclis-i Mebusan’ı basmalarıdır.

Amaçları Meclis’i temelli kapatmaktı.

Bu isyan, 27 Nisan 1909’da Abdülhamit’in devrilmesi ile bastırıldı.

Yeni Padişah Vahdettin, İngilizlerin baskısı ile 16 Mart 1920’de Meclis’i tekrar kapattı.

Mustafa Kemal önderliğindeki Kuvayi Milliyeciler, 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM‘ni açtılar…

Milli İrade”nin tecelli ettiği yer olan “Millet Meclisi”nin bizdeki tarihi gelişimi kısaca böyledir.

Bugün TBMM, fiilen olmasa da işlevsel olarak kapatılma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

AKP, gençlerine Milli Meclis’i neden kötü göstermektedir, neden Abdülhamit’i olduğundan farklı ve olağanüstü bir Padişah gibi tanıtmaktadır?

***

Biliyoruz ki, Gazi Meclis’i, göstermek hale getirmek isteyenlerin başında ABD gelmektedir.

17 Temmuz akşamı TBMM’ni FETÖ‘ye bombalatan küresel güçlerin, Ortadoğu’daki engellerinden biri Rusya ise, diğeri de tarihinde ilk kez orduları ile emperyalizmi yenmiş olan TBMM‘dir…

Süleymaniye’de başına çuval geçirilen TBMM’nin Orduları, kısa sürede toparlanmış ve sahaya inmişlerdir.

Ergenekon ve Balyoz Davaları ile zindanlara tıkılan yurtsever Türk subayları, silahları ve kalemleri ile görevlerinin başındadır.

78 milyon Türk halkı, ABD’nin Suriye’de oluşturmak istediği koridora hançer gibi saplanmıştır.

Bu kararlı duruş, küresel güçlerin Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) çıkmaza sokmuştur.

Kara gücü PKK ile “Hendek Savaşları”ndan isteği sonucu alamayan ABD, 17 Temmuz başarısız darbe girişimi ile de hayal kırıklığına uğramıştır.

Türkiye’nin yönünü Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) dönmesiyle, hain planları iyice bozulan emperyalistler; pusuda beklettikleri işbirlikçilerine, işbaşı yaptırmak zorunda kalmışlardır.

***

MHP’nin başlattığı “Başkanlık” tartışmalarını, bu bağlamda verilmiş “yeni görevler” olarak değerlendirmek gerekir.

Nitekim ülkenin getirildiği nokta; esaslı bir “anayasa değişikliği” tartışması içerisinde, iç cephenin bölünmesi tehlikesini barındırmaktadır.

5 Haziran seçimlerinden önce, PKK‘nın “al başkanlığı ver özerkliği” şeklinde özetlenen projesi, güncellenerek önümüze getirilmiştir.

Aynı proje, şimdi de MHP’nin yönetime hâkim kanadı tarafından yürütülmektedir.

Kim ne derse desin, “Partili Cumhurbaşkanlığı” olarak isimlendirilen “Başkanlık Sistemi”ne geçiş, “Kürdistan’a özerklik” projesinin önemli bir ayağıdır.

Yeni Anayasada; “Federasyon” ve/veya “Özerklik” için olmazsa olmaz kabul edilen; “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın çekince konulan maddelerini imzalamak, Dersimli Kemal’e nasip olmayacaksa da; “yerel yönetimleri” KHK ile yeniden tanzim etmek, partili Cumhurbaşkanı’na verilen yetkiler içerisindedir.

2019 yılındaki seçimde; “Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkanı” sıfatını alacak olan o ulu şahsiyetin, -bilemeyeceğimiz nedenlerle- yönünü, ŞİÖ’nden tekrar küresel güçlere çevirmesi ile bu sonuç kolaylıkla elde edilebilecektir.

Bu durumu hukuken frenleyecek veya durduracak hiçbir kurum ve kuruluş yeni anayasamızda bulunmamaktadır!

***

Artık sağır sultanlar bile duydu;

BOP; “İkinci İsrail” de denen “BüyükKürdistan”ı kurmak ve bir koridorla Akdeniz’e bağlamaktan başka bir anlama gelmemektedir.

Bu planın en önemli icracıları: AKP-Fetullah Gülen Cemaati ortaklığıydı…

Emperyalistler, Suriye’de Rusya engeline takılarak durduruldular…

Başarısızlığı” kabul edemeyen ABD, faturayı birine keseceklerdi.

O yüzden Erdoğan’ın defterini dürdüler…

Hakan Fidan’la başlayan, 17/25 Aralık yolsuzluk olayları ile devam eden ve 15 Temmuz darbe girişimi ile noktalanan süreç açıkça gösterdi ki, egemen güçler Erdoğan’ı alt edemediler…

Yatan “A Planı” yerine diğer seçenekler masaya sürüldü!

Şimdi AKP-MHP ortaklığı ile sonuca gitmek istiyorlar.

Bu da aynı güçlerin “B Planı”dır..

MHP lideri Bahçeli, partisini bitirme pahasına “Başkanlık Sistemini” hayata geçirmekte kararlı gözüküyor.

Her ne kadar AKP ile ABD’nin ilişkilerimesafedendiyse de, yeni ittifak; yine “B Planı”na, yani ABD’ye hizmet edecektir.

Bu noktada; MHP tarafından AKP’nin tuzağa çekildiğini ve Erdoğan’ın da bu tuzağa düştüğünü söylemekte bir yanlışlık yoktur!..

B Planı” ile istenilen sonuç alınamazsa;

Bu defa da “C Planı” devreye sokulacaktır:

Y-CHP ile HDP, bu son planın aktörleri olarak saha kenarında bekletilmektedir.

Herhangi bir şekilde, MHP kendisinden beklenen görevi yapamazsa, sırasıyla bu iki parti göreve davet edilecektir.

İkisinin de bir yere kaçma şansı bulunmamaktadır.

Zira “diyet” borçlarını bu şekilde ödeyeceklerdir.

Gerçi; bu aşamada; Y-CHP, yeni anayasanın “meşruiyet” sorununu çözmek gibi çok önemli bir işlevi yerine getirdiği söylenebilir.

Ayrıca Anayasa Mahkemesinden dönme olasılığı bulunan değişikliklerde “uyarı” görevini; Bülent Tezcan ve Özgür Özer ile yerine getirmiştir.

Grup Başkanı Levent Gök’ün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’la objektiflere yakalanması, bütün b.u olup bitenlerin “ağızdan kaçırılması” değerindedir…

Kenarda durup, bir şeye karışmıyormuş gibi yapan HDP ise, arada bir dikkatleri başka konular üzerine çekerek, gündemi değiştirmekle görevlidir.

Anayasa görüşmeleri sırasında, yalan olduğu AİHM kararı ile kesin olarak saptanan “Ermeni soykırımı” iddialarını gündeme taşımak, (7) bu yeni görevi tanımlamaktadır…

HDP’nin asıl görevi gizlidir:

Onu; “Referandum” sırasında, anayasaya “evet” diyerek yerine getirecektir.

Görüldüğü gibi “sırt üstü yatan” yoktur, herkes görevini yapmaktadır!..

Cemil Can

 

 

DİPNOTLAR:

 

  1. http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/01/14/basbakan-binali-yildirim-konusuyor-canli

 

  1. http://www.ikinciabdulhamid.com/hayati

 

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/II._Abd%C3%BClhamid

 

  1. http://www.kpsskonu.com/genel-kultur/tarih/osmanli-rus-savasi-93-harbi/

 

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Resneli_Niyazi_Bey

 

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/31_Mart_Vakas%C4%B1

 

  1. http://www.haberler.com/tbmm-genel-kurulu-nda-sozde-ermeni-soykirimi-krizi-9161239-haberi/