KONUK YAZARLAR

DERSİMLİ KEMAL İLE BAYKAL’IN CHP’YE HÜZÜNLÜ VEDASI!..

 

chp

Deniz Baykal, 2019 da yapılacak başkanlık seçimi için çantada keklik gördüğü yüzde 49‘un adayını tarif etti:

 

“Milletin arkasında duracağı, denenmiş biri aday olmalıdır. Uydurma, yapay siyasetçi değil, tabanla ilişkisi olan biri aday olmalıdır. Tayinle değil, seçimle olmalı” dedi…

 

Denenmiş biri olan Baykal, ana muhalefet olarak görevin CHP’ye düştüğünü belirttikten sonra, adayın belirlenmesinde seçim yapılması gerektiğine vurgu yaptı.

 

Eşit koşullarda adil bir seçim önemli tabi.

 

Hele de önseçim parti içi demokrasinin vazgeçilmezidir.

 

Y-CHP’nin Çankaya İlçesinde yaptığı gibi değil ama.

 

5 bin civarında Alevi üyenin oylarını blok halinde Alevi adaylara verip, yarışı 5000-0 önde başlatarak, CHP’li olmayan Necati Yılmaz’ı (1) birinci çıkartmayı önseçim kabul edemeyiz…

 

Kurt siyasetçi Baykal’ın altını çizdiği asıl konu:

 

Seçime CHP’nin bütün üyelerinin yanında CHP’li olmayıp “hayır hareketi” içerisinde olanların da katılmasını önermesidir.

 

Baykal, Cumhurbaşkanı adayı olarak kendini tarif ediyor.

 

Bu kadarına hakkı olmalı hazretin.

 

Halkta karşılığı var mı o ayrı konu…

 

CHP’nin delegesine güvenmediğini tüm üyelerin aday seçimine katılması ile ifade etmesi Türkçeye hakimiyetinden geliyor.

 

Son derece haklıdır.

 

Halihazırdaki CHP delegesine güvenilmez!

 

Tamamına yakını Dersimli Kemal’in adamıdır.

 

Kanıtlı, ispatlıdır…

 

Bir önceki delegeler, Önder Sav ile Baykal’ın adamlarıydı, CHP’de CHP’li delege ara ki bulasın!

 

Denebilir ki, son 20 yılda CHP’de 6 Ok’a bağlı çok az delege görev yaptı.

 

Onlar da gözden kaçmıştır…

 

Baykal, en büyük hayal kırıklığını kaset olayından sonra delegenin kendisine sahip çıkmaması ile yaşamıştı.

 

Aynı delegasyon, Önder Savı da taca atıp, Kılıçdaroğlu’nun yanında yer almıştı.

 

Zaman içerisinde yenilenen delegeler, nitelik olarak hep aynı kaldığı için güvenilmezdir.

 

Çoğunun belediyelerden büfe ve ihale almak ya da en kabadayısı belediye meclis üyeliklerine aday olmak gibi küçük beklentileri vardır.

 

CHP’nin Y-CHP’ye dönüşmesinde sessiz kalmaları bunun en açık ve görünür kanıtıdır.

 

Pişkinlik fıtratlarında vardır…

 

Dolayısıyla Baykal’ın kendi eserine güvenmemesi doğaldır.

 

Samimi, inançlı, geçmişi ile göz dolduran, karakterli, gözü kara ve etrafına güven veren Mustafa Kemal’in askeri partililere görev verilmiş olsaydı, Sorosçular bu kadar kolay partiyi ele geçirebilirler miydi?

 

Peki, Baykal “yapay siyasetçi” olarak kimi kastediyor dersiniz?

 

Büyük olasılıkla Dersimli Kemal’in Cumhurbaşkanı adayı olarak önümüze koyduğu ve tıpış tıpış oy verdiğimiz Ekmeleddin İhsanoğlu gibi birini.

 

Baykal’ın da oy verdiği Ekmeleddin, 16 Nisan’da yapılan halkoylamasında “evet” oyu verdiğini gururla açıkladı.

 

Bahçeli’nin yanında yerini aldı ve Erdoğan’ın rejimi değiştirme planında üzerine düşeni yaptı.

 

Bu gerici Cumhuriyet düşmanına Baykal da tıpış tıpış oy vermedi mi?

 

Vermediyse bizi neden uyarmadı?

 

Baykal’ın siyaset adamlığına buradaki duruşuna bakarak not verilmelidir.

 

Cumhurbaşkanı adayında aradığı “tabanla ilişkisi ” şeklindeki nitelik, bayağı bir açıklamaya muhtaçtır.

 

Bu konuyu açmamdaki niyetim; Nesrin Hanım ile yaşadıklarını akla getirmek değil ki, o durum beşeri bir zaaftır ve sadece iki aileyi ilgilendirir.

 

Reji odasında “ikinci bölümü” yayına hazırlanan bu üzücü olayı, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirmek dürüst siyasetle asla bağdaştırılamaz…

 

İlginçtir:

 

Baykal, bu olaydan hala FETÖ‘yü bağışık tutmaya devam ediyor!

 

Zaafına yenik düşen yakışıklı liderimizin; siyasi hırsına da yenik düşmesi halinde, çok daha ağır bir fatura ödemek zorunda kalacağımız kesindir.

 

Baykal’ın Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi halinde:

 

Hileye hurdaya gerek kalmadan, Reis kolaylıkla zaferini ilan edebilecektir.

 

Görünen köy kılavuz istemiyor…

 

Baykal’ın bundan sonra Türk halkı için yapacağı tek şey:

 

En güvendiği adamı Yılmaz Ateş aracılığı ile mesajlarını ve siyasi değerlendirmelerini iletmek olacaktır.

 

Yaptığı hataların kefareti olarak aday olmak veya aday göstermek ondan geçmiştir…

 

Geçmiş ola!..

 

***

 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun durumu ise Baykal’dan çok daha kötü ve ağırdır:

 

ABD ve AB‘nin adamı olarak siyaset sahnesine sürüldü.

 

Küresel güçler adına görev yaptığı ortaya çıktı.

 

Başka da bir siyasi hedefi yoktur.

 

Arkasında duran merkezden gelen talimatları, harfiyen uygulamaktadır…

 

Kendisinden beklenen temel görev:

 

AKP iktidarının devamını sağlamaktır.

 

Bunun için elinden ne geliyorsa yaptı fakat CHP’nin başına getirilme diyetini bir türlü ödeyemedi.

 

Görevde bulunduğu süre içerisindeki “Y-CHP’nin faaliyet raporu(2) bunun en açık kanıtıdır.

 

CHP’yi iktidara taşımak ve hükümetin başına geçmek gibi bir derdi hiçbir zaman olmadı!

 

Bunu onun artısı gibi sunan bir kesim var.

 

Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili tavrı da siyasette iddiası olmadığını gösteriyor.

 

Anayasa değişikliği ile Başbakanlık kaldırıldı, farkında bile değil!

 

Halkoylamasından sonra Başbakanlık görevini de Cumhurbaşkanı yapacak:

 

Hükümet üyelerini atayacak, yürütmenin başı olacak, yüksek yargı organlarının üyelerini seçecek, HSYK üyelerini atayacak, Üniversite Rektörlerini ve üst düzey bürokratları o seçecek, bütçeyi tek başına yapacak, savaşa ve barışa bile karar verebilecek..

 

Özetle; kaç çocuk doğurulacağını da belirleyecek…

 

Ana muhalefetin lideri bu kadar geniş yetkilerle donanmış Cumhurbaşkanlığına talip değil!

 

Peki nereye taliptir?

 

CHP Genel Başkanlığı’na!..

 

Düşünebiliyor musunuz ana muhalefet partisinin genel başkanı iktidar olmaya talip değildir!

 

Başka türlü söyleyelim:

 

Dersimli Kemal, Cumhurbaşkanlığı için CHP’li olmayan kesimlerin de oy vereceği bir aday belirlemeyi düşünüyor.

 

Mazereti “tarafsızlık” yemini!

 

Cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra, “tarafsızlık yemini” yapacakmış ve o yemini nasıl tutacak onu düşünüyormuş meğer…

 

Bu nedenle aday olmayı “etik” bulmuyormuş!

 

Dersimli Kemal, bu yüzden CHP’li olmayan birinin seçilmesi için çaba gösterecekmiş.

 

Başarılı olunursa CHP’li olmayan o kişi, Cumhurbaşkanı seçilecek ve devleti yönetecek.

 

Yani şimdiki gibi…

 

Peki, bu kişi nasıl biridir, kim olabilir?

 

Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdiği için pişman olmadığına göre, yine öyle biri, pekâlâ aday olabilir.

 

Bir ara, Orhan Pamuk’un da Cumhurbaşkanlığı için aday gösterilebileceğini savunuyordu.

 

Belki de aklındaki isim odur!

 

Edirne Cezaevi’nin kapılarına adam göndermeye başladı; PKK’nın desteğini almak için Selahattin Demirtaş’ı da aday gösterebilir.

 

Ne bileyim ben, FETÖ’nün hamiliğini yapan Sezgin Tanrıkulu veya Mahmut Tanal neden aday olmasın!

 

Donanımı sınırlı, bağlı olduğu merkez belli, ihaneti tescilli, kılavuzu hain Seyit Rıza ile Şeyh Sait olan birinden, bize kılavuz olabilir mi?..

 

CHP’lilerin; yurtseverlerin, ilericilerin, yüreği çağdaşlıktan yana atan herkesin, bu ülkenin kurtarıcılarının partisi CHP’yi, işgalden kurtarmak için elinden geleni yapması lazım.

 

Halkoylamasından önce MHP’yi işgalden kurtarmak ne kadar önemli idiyse, şimdi de CHP’yi kurtarmak aynı önemdedir…

 

 

Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

(1) http://www.dunya48.com/cemil-can/27480-cemil-can-necati-yilmaz-kimdir-ve-ne-is-yapar

 

(2) http://chp-muhalefethareketi.biz.tr/wp-content/uploads/2017/04/Y-CHPnin-faaliyet-raporu.pdf