KONUK YAZARLAR

2019’DA CHP’NİN İKTİDARI KESİNLEŞTİ!..

15 Temmuz akşamı; 81 il ve 919 ilçede yapılan anma törenlerinde; hükümetten birlik ve beraberlik ruhunu pekiştirecek söz ve davranışlar beklenirken, tam tersine ayrıştırıcı bir dil kullanıldı.

Erdoğan’ın “öfke dili stratejisi” yine ön plana çıktı.

Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir yıldır sürdürdüğü fakat geri almak için fırsat kolladığı(1)kontrollü darbe”söylemi yüzünden, tüm CHP’lilerin FETÖ/PKK hamisi gibi gösterilmesi Cumhurbaşkanına hiç yakışmadı…

Y-CHP Genel Başkanı Yardımcısı Veli Ağbaba’nın, davet gelmediği için parti olarak törenlere katılmayacakları açıklamasının üzerinden bir gün bile geçmeden, diğer Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ın, CHP’nin Meclis’teki törenlere katılacağını, Meclis dışındaki törenlere katılmayacağı şeklindeki açıklaması, CHP’deki kafa karışıklığının boyutlarını gösteriyor…

Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle fırsatları kaçırır mı?

AKP Genel Başkanı sıfatıyla mikrofonu kaptı, Kılıçdaroğlu’nu yerden yere vurdu.

Söylemediğini bırakmadı.

Y-CHP’nin “Kontrollü darbe” söylemi ile FETÖ’ye ve PKK’ya kol kanat gerdiğini tekrarladı durdu.

80 milyona aynı anda yapılan canlı yayınla, halk partililer “hain” seviyesinde gösterdi.

Çok kötü oldu çoooook!…

***

Erdoğan’ın tabanını “konsolide” etmeye ihtiyacı vardır.

Çünkü AKP tabanının da kafası CHP’liler kadar karışıktır.

13 yıl FETÖ ile ortaklık yaptılar, ne istediyse onlar verdiler…

Suç ortağıdılar yani!

TSK’ya ve yurtseverlere, o iğrenç komploları birlikte yaptılar.

Aldatıldık” savunması, onları aklamaya yetmez!

Türk Milleti’ne ödettikleri faturanın bedelinden, paylarına düşeni ödemeleri gerekir.

Milletten “af dilemek”le suç sayılan eylemler, suç olmaktan çıkartamaz.

Ana muhalefet partisi CHP’nin, bu çizgide eleştiri yapması ve hesap sormak için halktan yetki istemesi gerekirken, FETÖ ve PKK’yı “mağdur” göstermeye çalışması, AKP’yi siyasi olarak öne geçirmekte, CHP’yi iktidar alternatifi olmaktan çıkartmaktadır…

CHP, tarihinde hiç bu kadar kötü yönetilmedi!..

***

Adalet Yürüyüşü” ile bir ölçüde toparlanmaya çalışan parti, Kılıçdaroğlu’nun miting sonrasında açıkladığı talepler ile kötürüm durumuna düşürülmüştür:

Bütün tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması” talebini Türk halkı “adaletli” bulmuyor…

Zaten değil de…

PKK‘nın Meclis’teki uzantısı Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, serbest bırakılmasını istemek; PKK koruyuculuğu yapmaktır, akla ziyan bir iştir.

40 bin kişinin katili bir örgütün lideri için:

Biz Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz, heykelini… Ben PKK’yı terör örgütü olarak görmüyorum” diyen birinin, yargılanmadan serbest bırakılmasını istemek CHP’nin görevleri arasında olamaz.

Böyle bir “adalet anlayışı”na sahip biri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturamaz!..

HDP’nin diğer Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ da tutuklu milletvekilidir.

Dersimli Kemal, onun da yargılanmadan serbest bırakılmasını istemektedir.

Yüksekdağ:

Biz sırtımızı Rojava’ya yaslıyoruz, biz sırtımızı Kobani’ye yaslıyoruz. Biz sırtımızı YPG’ye, YPJ’ye ve PYD’ye yaslıyoruz. Bunu söylemekte, bunu savunmakta hiçbirsakınca görmüyoruz” diyordu…

Anımsayınız:

23 Eylül 2015’te ABD Dış İşleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby de, ABD’nin YPG’yi terörist örgüt olarak görmediğini ilan etmişti.

Dersimli ise herkesten önce aynı teşhisi koymuştu.

Takvimler 21 Ekim 2014’ü gösterdiğinde:

YPG terör örgütü değil, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşumdur” demişti.

Ve biz, bu adamın peşine takılıp Ankara’dan Maltepe’ye yürümüşüz!

Narkozu kim verdi bize?

Halk Koruma Birlikleri veya Kürtçe adından kısaltılarak YPG, Suriye’de kurulan ve faaliyet gösteren Kürt Yüksek Komitesi’ne bağlı silahlı bir örgüttür.

YPJ ise YPG’nin kadın kolu.

Şimdi herşey apaçık ortadadır.

Zira PKK/PYD ve tüm türevlerinin ABD’nin “karagücü” olduğu, bütün dünyaya ilan edildi…

***

ABD’nin karagücü olarak savaşan ve toprak bütünlüğümüzü doğrudan tehdit eden bir örgütün mensuplarının yargılanmadan serbest bırakılmasını isteyen ana muhalefet partisi genel başkanı, 2019’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği ve yerel seçimleri garantiledi diyebilir miyiz?..

Y-CHP’nin “Adalet Yürüyüşü” sonunda, hükümetten birinci sıradaki talepleri önümüze bu soruyu getirmiştir.

CHP’liler en yakınındakilere sorsun bakalım.

Hangi cevapları alacaklar…

***

Maltepe Mitinginde Dersimli Kemal’in bir talebi daha oldu:

Bütün gazeteciler serbest bırakılmasını” istedi…

Aslında onun “bütün gazetecileri” kastetmediği bellidir.

Yargılanmadan serbest bırakılmasını istediği:

3 Aralık Adana Mitingi’nde, mitinge katılanlara “burada” diye bağırttığı; FETÖ’nün sahte delillerle başlattığı operasyonları haklı göstermek ve savunmaları bilgi kirliliği içerisinde inandırıcı olmaktan çıkartmakla görevli elemanları; Mehmet Altan, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak gibi gazetecilerdir…

Adalet yürüyüşüne son nokta, bu isteklerle konmadı.

Dersimli Kemal’in bir isteği daha vardı:

Türkiye’nin “saldırgan” politikasına derhal son verilmesini istiyordu.

Türkiye kime saldırıyordu?

PKK’ya, FETÖ’ye ve IŞİD’e karşı operasyon yapmak saldırganlık mı?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “saldırgan” politikadan asıl kastettiği; Hendek Savaşlarında PKK’ya yapılan operasyonlar ile Suriye’deki Fırat Kalkanı Operasyonu’dur.

Y-CHP milletvekillerini operasyon bölgelerini yığmasını, raporlar hazırlayıp Türkiye’yi şikayet etmesini unutmadık.

İkinci İsrail” olacağı şüphe götürmeyen “Bağımsız Kürdistan”ın kurulmasını önlemek için başlatılan bu operasyonları Dersimli Kemal Efendi, “saldırganlık” olarak görüyor…

Zaten 25 Eylül’de yapılacak olan “Bağımsızlık Referandumu” aleyhine de bir tek cümle söylemiş değil…

Y-CHP, güney sınırımızda bir Kürt devleti kurulmasına ne diyor!

Ayrılıkçı Kürtlerin, bir adım sonra, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde de referandum yapılmasını isteyeceklerine en ufak bir kuşkunuz olmasın!

Dersimli Kemal’in gerçek isteği bu mudur acaba?

Maltepe’deki mitinge katılan iki buçuk milyon CHP’li, bu talepler için mi yürüdü?

Samimi CHP’lileri, Mustafa Kemal’in askerlerini ABD’nin emperyalist politikalarının arkasına takma hakkını nereden aldın Kemal Efendi?

Hadi diyelim ki Dersimli Kemal fiil ehliyetini kaybetti, ne dediğinin farkında değil.(2)

O zaman Dersimli Selvi gerçeği söylesin.

Onun tanıklığına güvenelim.

O da aynı şeyleri söylemez mi!.. (3)

Selvi Hanımın bu tanıklığı karşısında, “Adalet Yürüyüşü”ne katılanlar, “adalet” sözcüğü aldatılmış olmadı mı?…

İn misin, cin misin, sen kimsin Kılıçdaroğlu?

***

Maltepe Mitinginde söylediği:

Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit vatandaşlık temelinde son verilmelidir” cümlesinde geçen “eşit vatandaşlık” sözlerini açıklamasını bikliyoruz.

Eşit vatandaşlık” istemek, vatandaşlar arasında “Anayasal eşitlik ilkesi” işlemiyor demektir!

Yani; yasalar önünde eşitlik uygulanmıyor diyorsun.

Başka bir ifade ile yasalar; Türklere başka, Kürtlere başka şekilde uygulanıyor demek istiyorsun.

Bunun somut örneklerini göstereceksin…

Bu ağız, ayrılıkçı Kürtlerin ağzıdır.

İleride Türkiye’de “Bağımsızlık Referandumu” talebini ileri sürecek olan bölücülere, şimdiden ortam hazırlıyorsun.

Zaten Kürtlerin partisinin adı aynı bölücülüğü işaret etmiyor mu:

Halkların Demokrasi Partisi”.

Adı bile sorunlu…

Ne demek “halkların” ?

***

Halklar” kavramı, Ulu Önderimizin: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” şeklindeki Türk Milleti tanımını etkisizleştirmek için ortaya atılmıştır.

Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara kardeşçe yaklaşan adilane bir dış politikaya dönüş yapılmalıdır” şeklindeki ifade, 6 Ok’a bağlı CHP’lilerin söylemi olamaz.

Dersimli Kemal’in:

Liberal demokratları” göreve çağırması ise ayrı bir acizliktir.

Bu tür çağrılar, onun emperyalizmin sadık kulu ve iğrenç bir işbirlikçi olduğunun en çarpıcı kanıtlarıdır.

Bizim otobüsün şoför mahallinde oturan bu adam bizden değildir!

Başkas nasıl anlatılır bilmem!..

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1)Kılıçdaroğlu, “15 Temmuz 2016 gecesi gerçekte ne oldu?” sorusuna:”Bunu kimse bilmiyor. Darbe gerçekti. Bu hain darbeden Gülen’in sorumlu olduğu konusunda hiçbir şüphem yok” dedi… Y-CHP, “tiyatro”dan “kontrollü darbe”ye, oradan “20 Temmuz Darbesi”ne ve nihayet de “gerçek darbe”ye ancak 1 yılda gelebildi…

Dersimli, CIA’nın “kontrollü darbe” yalanını bugüne kadar papağan gibi tekrarlayanları bir cümle ile cami avlusunda bırakıverdi.

(1) https://magazin.spiegel.de/SP/2017/29/152163723/index.html?utm_source=spon&utm_campaign=centerpage

(2) https://www.evrensel.net/haber/325808/adalet-mitingi-2-milyonu-askin-kisi-adalet-istedi

(3) https://www.artigercek.com/berberoglu-nun-tutuklanmasi-fitili-atesledi