KONUK YAZARLAR

SİZ NESİNİZ ŞİMDİ NEREDESİNİZ?

merve-kavakci-640x360

Merve Kavakçı’nın ABD vatandaşı olurken TC ile arasındaki bağlardan vazgeçtiğini resmen ilan etmesi ve ardından Türk vatandaşlığına geçmesiyle İncil üzerine yaptığı yeminden döndüğünü kabul edemeyiz.

Türk vatandaşlığına kabul edilmek için Kuran üzerine yemin etme yok nasılsa!

Kavakçı, halen yeminli bir ABD vatandaşıdır.

ABD’nin çıkarlarını korumaya yemin etmiş birinin, Malezya’ya (Kuala Lumpur) Büyükelçi olarak atanması ne anlama geliyor acaba?

Kavakçı’nın milletvekili seçildikten sonra, TBMM’nde türbanı ile yemin etmeye kalkışması, DSP Genel Başkanı ve daha sonraki Başbakan Bülent Ecevit tarafından Devlete meydan okuma olarak kabul edilmişti. (1)

Aradan geçen süre içerisinde derelerin altından çok sular aktı.

Yıllar sonra, türban bizzat Y-CHP’nin Genel Başkanı Dersimli Kemal Efendi eliyle Meclis’e sokuldu.

Tek iftihar ettiği eylemidir, o gece rahat uyudu…

Cumhuriyet karşıtlığında bayrak hala onun elindedir.

Fırsat bulduğunda Dersim İsyanı’nın bastırılmasını “katliam” olarak anlatır.

Atatürk ve İnönü’ye katil damgasının vurulmasına o öncülük ediyor.

Seyit Rıza’yı ve Şeyh Said’i her fırsatta aklıyor.

Şakilerin torunlarından CHP adına özür diletiyor…

CHP Gençlik Kolları yöneticilerine “Hepimiz Seyit Rıza’yız…” diye slogan attırıyor.

Kısaca, Merve Kavakçı’nın temsil ettiği düşünceyi Y-CHP savunuyor…

***

Elinde birkaç fasulye tanesi ile önünde diz çökerek Kıbrıslı Şeyh Nazım Kıbrısi gibi zavallı bir hastaya (2) biat eden bu hanımın, Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyükelçisi olarak atanması; sıradan bir atama, iade-i itibar veya geçmişin rövanşı olarak geçiştirilemez.

Bu atama, düpedüz anayasal alt yapısı da hazırlanmış olan karşıdevrimin tamamlandığını gösterir.

Son rotüşları kim olsa yapabilir…

***

Müftülere nikah kıyma yetkisinin verilmesi, Devrim Kanunları’nın fiilen yürürlükten kaldırıldığının kanıtıdır, bir ihtiyacın karşılığı değil!

Meclis İçtüzüğünde değişiklik yapılarak muhalefetin söz hakkının 5 dakikadan 3 dakikaya indirilmesini, muhalefetin sesini kısmak olarak değerlendirmek ise fazlasıyla iyimserliktir.

Mecliste etkili bir muhalefet zaten yoktur!

Bu işbirlikçilere hükümete destek açıklaması yapmak için 3 dakika fazladır bile.

Değişikliğin geçtiği gece; dostlar alış-verişte görsün diye Özgür Özel’in öncülüğünde, sabaha kadar Meclis’te yapılan şov, suret-i haktan görünme çabasından başka bir şey değildir.

Gerçekte Y-CHP’nin, HDP‘ye devrettiği ve HDP’nin “Vicdan ve Adalet Nöbeti” adını verdiği “Adalet Yürüyüşü”nün devamı olan eyleme, yavru muhalefet ise hükümete destek vermekle meşguldürler…

AB, Türkiye hakkında söyleyeceklerini; önce Y-CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’na söyletmekte, daha sonra da CHP tabanının “meşruiyet zemini sağlamlaştırdığı” eylemleri sürdürme görevini, PKK’nın Meclisteki uzantısı HDP sahiplenmektedir…

Böylece “Adalet yürüyüşü” ile elde edilen “kazanımlar”, kül halinde PKK/HDP’ye aktarılmış olmaktadır.

Bir kaset operasyonu ile CHP’nin ele geçirilip, Y-CHP‘ye dönüştürülmesindeki amaç da buydu zaten…

***

PKK’nın “meşruiyet sorunu” ile dertlenenlerden biri ne yazık ki, Ünlü Şair Ataol Behramoğlu’dur.

HDP’nin Meclise girmesi için desteklenmesini savunan dünya çapında ünlü piyanistimiz Fazıl Say’ın, 1 Kasım seçimlerinden önce düştüğü durumdan beter olmuştur.

Behramoğlu, “HDP’yi PKK’nın siyasi kanadı olmakla mahkum ederek….ülkeyi…. kiminle, kimlerle, nasıl karanlıktan çıkartacak, parçalanmaktan kurtaracağız?” diye soruyor!

Rüya aleminden konuşan ünlü şaire göre, “Türkiye Partisi” olan HDP’yi, PKK’nın “siyasi kanadı” olarak mahkum ediyormuşuz!

HDP’ye “PKK’nın uzantısı” demekle, bayağı haksızlık ediyoruz yani!

Behramoğlu ve 7 Haziran seçimlerinde HDP’ye oy verenler, “HDP ile ittifak” yapmadan Erdoğan’dan kurtulmanın mümkün olmadığına inanıyorlar!..

HDP ile ittifak yaparak veya HDP’yi destekleyip Meclise sokarak, Erdoğan’dan kurtulmanın mümkün olmadığını, 1 Kasım seçimlerinde yaşayarak gördüğümüze göre, test edilerek geçersiz olduğu ortaya çıkan bir fikirde ısrarın sebebi ne olabilir?

Aynı deneyi yaparak farklı sonuçlar beklemek durumuna düşmeye ne gerek var!?

Çürük bir fikri, Ataol Behramoğlu gibi aydınların seslendirmesi son derece vahimdir.

Behramoğlu’nun çıkışı, Kılıçdaroğlu’nun “Adalet yürüyüşü” ile CHP tabanını HDP’yle ittifaka alıştırmasına katkı sunmaktan başka bir işe yaramıyor…

Türkiye’nin öncelikli ihtiyacı; muhalefetin PKK/HDP ile ittifakı değil, Türk halkının ABD’nin kara gücü olarak savaşan bu ihanet çetesinden bir an önce kurtulmasıdır

***

24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana, 7 bin 78 PKK’lının etkisiz hale getirildiği, 483 güvenlik görevlisinin şehit olduğu, binlercesinin yaralandığı bir savaşı yok saymak, Türkiye gerçeklerine sırt dönmektir.

ABD, Kongre kararı ile kara gücü olarak görevlendirdiği PKK/PYD’ye, yüzlerce TIR dolusu ağır silahlar vermeye devam ediyor.

PKK’dan ele geçirilen ABD silahları ile IŞİD’ten ele geçirilenlerin seri numaraları birbirini takip ediyor.

Ortadoğu’yu kan ve ateş Cehennemine çeviren bu iki örgütün arkasında emperyalistlerin olduğu gün gibi aşikardır.

Silahlı bir terör örgütünün legal kanadını, “Türkiye Partisi” olarak göstermek ihanet değilse, aymazlığın daniskasıdır, o kadar…

***

HDP Sözcüsü Osman Baydemir’in, “Abdullah Öcalan’a tecrit kalkıncaya kadar nöbete devam” açıklamasını duymazdan gelebilir misiniz?

Adamlar saklamıyor, açık açık ne için nöbet tuttuklarını söylüyorlar…

Böyle bir eyleme, CHP’nin destek vermesi kabul edilebilir mi?

Ya ünlülere ne demeli!..

***

Türkiye’ye karşı ilan edilmiş ve her cephede süren savaşı inkar etmek, cephe gerisinde bozgunculuk veya düşmana askerlik yapmak değilse nedir?

Savaş bütün şiddeti ile devam ederken; “savaş yoktur” anlamına gelecek sözler etmek ve Türk halkına karşı bu kirli savaşı yürüten bir örgütün legal kolunu, ‘Türkiye partisi” gibi göstermek, şehit ve gazi yakınları üzerinde nasıl bir etki eder?

Askerler böyle bir savaşta şehit olacağına inanırlar mı?

Şehit olma inancı yok olan asker savaşır mı?

***

Dahası var:

PKK/PYD öncülüğündeki Suriye Demokratik Konseyi Eş Başkanı daha yeni Associated Press’e konuştu:

İlham Ahmet, Rakka’nın IŞİD’ten temizlendikten sonra “yönetilmesi” ve “yeniden inşası” için ABD’nin uzun vadeli siyasal ve finansal desteğine ihtiyaç duyduklarını söyledi.(3)

Yaşadıkları toprakları işgal etmesi için dış güçlere çağrı yapanlarla, neyin ittifakını yapacaksınız?

İşgalin mi?

PKK/PYD, “manda” isteğinin çok ötesine geçmiştir!

Emperyalistlerin ülkelerini işgal etmesini, kendilerini yönetmesini ve yeniden inşasını istiyorlar.

İstiklal-i tam” geleneğinden gelen yurtseverler, bu sözleri duymuyor musunuz?

HDP, bu teslimiyetçi anlayışın TBMM’ndeki uzantısıdır.

HDP’ye “Türkiye partisi” nasıl dersiniz?

***

Son bir şey:

FETÖ‘nün darbe girişiminden sonra, yurt dışına çıkan ve geri dönmeyen kaçak HDP milletvekilleri; Faysal Sarıyıldız ile Tuğba Hezer Öztürk’ün devamsızlık nedeniyle milletvekilliklerinin düşürülmesine ilk itiraz, Y-CHP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’ndan geldi. (4)

İlginç bulmadım!

Haber değeri bile yok.

Herkes görevini yapıyor çünkü…

Bekaroğlu, Kılıçdaroğlu’nun söylemek isteyip, tabanın tepkisi nedeniyle söyleyemediği sözleri, kamuoyuna aktarmakla görevlidir…

Sıradan bir işbirlikçidir…

Peki siz nesiniz, bu cepheleşmenin neresindesiniz?!

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.youtube.com/watch?v=cbxkOBBZCwQ&feature=share

(2) https://www.youtube.com/watch?v=K-6Q_XC25lc

(3)https://www.aydinlik.com.tr/dunya/2017-temmuz/pkk-nin-suriye-kolundan-abd-ye-bizi-terk-etmeyin

(4)http://www.ulusal.com.tr/gundem/mehmet-bekaroglu-pkklinin-tabutunu-tasiyan-hdpliye-sahip-cikti-h170623.html