KONUK YAZARLAR

DİP DALGASININ ÖNÜNE KATACAĞI HAİNLER!..

 

59 il baskani

 

ABD Dış İşleri Bakanlığı tarafından düzenlenen Dini Özgürlük Sempozyumuna tarikat liderleri ile dış işleri bakanları çağrıldı.

 

Davetli listesinden çıkartılan Rusya, Çin, Türkiye ve İran’a karşı tavır alma çağrısı yapıldı.

 

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, bu toplantının sadece bir başlangıç olduğunu ve tarikatlarla ABD arasında güçlü yapılar inşa etmek için milyonlarca dolarlık fon tahsis edeceklerini duyurdu.

 

Duyan da ABD’nin tek derdi “din özgürlüğü”dür sanır.

 

Tarikatlarla “güçlü yapılar” da inşa edeceklermiş!

 

Sanki yok!

 

Türk halkı, dünyadaki tarikatların hangi güçler tarafından beslendiği ve hangi işler için kullanıldıklarını Saidi Nursi Tarikatının en büyük kolu olan Fetullah Gülen Cemaatinden biliyor.

 

Son haftalarda operasyonlar yapılan Adnan Oktar Cemaati de bu konudaki tipik örnek olarak önümüzde duruyor.

 

Adnan Oktar’ın Y-CHP Gernel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için sarfettiği övgü sözlerini (1) duyunca uykuda mıyım diye kendimi test etme ihtiyacı hissettim…

 

Kılıçdaroğlu’na yapılan silahlı saldırı girişiminden sonraki sözlerini gözden kaçırmıştım.

 

İbretlik sözlerini bir ara dinlersiniz, (2) Adnan Oktar’ın da Y-CHP’li olduğuna kanaat getirirsiniz!..

 

***

 

Amerika’daki sempozyumun konuşmacılarından biri de Uygur Türkü Tahrir Hamut idi.

 

Hamut konuşmasında:

 

“Çin’in Nazi uygulamaları benzeri kitle imha girişiminde bulunmasından korktuğunu” ileri sürerek Çin’e müdahale edilmesini istedi.

 

Daha önce Irak’ın kitle imha silahları yalanı ile ABD tarafından işgal edildiğini anımsatma zamanı geldi.

 

Böylece Doğu Türkistan ve Uygur bölgelerindeki örgütlenmelerin arkasında kimlerin olduğunu anlayabiliriz.

 

Dünyada etnik ve dini terörü finanse edip, silah olarak kullanan emperyalizmin, çalışma alanı ne yazık ki dindar kesimdir…

 

Ve ne yazıktır ki, dini ve dince kutsal değerleri siyaset arenasında kullanmaktan çekinmeyen bu insanlar, akıllanacak gibi de değillerdir…

 

***

 

Reis, egemenlik haklarımızdan taviz verebilir mi?

 

Bu sorunun yanıtını önümüzdeki olaylara bakarak veremeyiz; devletler arasındaki ilişkiler karşılıklılık esası üzerinde yürür ve çoğu zaman ülke yasalarının belirlediği kalıplara sığmazlar.

 

Devletin yüksek menfaatleri için bir bakarsınız suçlu biri tahliye edilmiştir.

 

Bir karşılığı da elbette vardır.

 

ABD’li Papaz Andrew Bruson ile Alman Gazeteci Deniz Yüksel’in durumu biraz buna benziyor.

 

Buna rağmen yorum yapmak için çok erken sayılır.

 

Reis:

 

“Elimizde görüntüler, her şey var. Tam bir ajan terörist… Ben bu makamda olduğum sürece Almanya’ya asla iade edilmeyecek” dediği Die Welt gazetesinin muhabiri Deniz Yüksel, bir gün Alman İstihbaratının uçağına binip gitti…

 

Reis, hala eksi makamında oturuyor ama.

 

O başka, değil mi?

 

ABD’li Papaz Andrew Brunson ise eve çıkartıldı.

 

ABD’nin tehditleri ise hala devam ediyor!

 

ABD’nin PKK ve YPG’ye silah yardımlarının koordinatlarının Brunson ekibi tarafından verildiği” ve “Hrıstiyan Kürt Devleti kurmak istediği” gizli tanık tarafından açıklanan Brunson, örgüt adına suç işlemek ve Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek suçlamaları ile yargılanıyor…

 

Bir ülkede yargı yabancılar için farklı işliyorsa, o ülkede kapitülasyonlar geri mi geldi sorusu akla geliyor.

 

Devletin egemenlik haklarından taviz vermemesi ve emperyalistlerin baskılarına direnebilmesi için 82 milyonun Devletin yanında yer alması gerekiyor.

 

Zira milli konularda iktidarı yıpratarak yapılan muhalefet, hepimize zarar verir.

 

Bu yüzden, ABD’li yetkililerin Türkiye’yi tehdidi üzerine, Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile genel başkan adayı Muharrem İnce’nin açıklamalarını talihsizlik olarak kabul etmek gerekir…

 

***

 

Aralarında İstanbul, İzmir, Adana ve Bursa’nın da bulunduğu Y-CHP’nin 59 il başkanı Ankara’da bir araya geldiler.

 

Grup adına hazırlanan metni Ankara İl Başkanı Rıfkı Güvener okudu.

 

Siyasi geçmişi nedir, başkent il başkanlığı için birikimi yeterli mi bilmem.

 

Güvener özetle:

 

Partimizi kurultaya götürmek sadece tek adam rejimini memnun edecektir” dedi.

 

Ardından sazı Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun eline tutuşturdular.

 

O da 129 Y-CHP milletvekili adına hazırlanan bildiriyi okudu:

 

“İl başkanlarımıztarafından yapılan açıklamaya iştirak ettiğimizi ve kurultay tartışmalarının sonlandırılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi…

 

CHP’lilerin ve delegelerin fikrini soran yok tabii.

 

İl başkanlarının yarıdan çoğu ve milletvekillerinin hiçbiri delege değil!

 

İl başkanları genel merkezi, milletvekilleri de il başkanlarını destekleyince iş bitiyor mu?

 

***

 

Bankoğlu:

 

Yerel seçimlere odaklanarak başarı için mücadele etmemiz gerekir” demeyi de ihmal etmedi…

 

İtiraf gibi bir açıklama; rezaletin zirvesi…

 

Dersimli Kemal’in milyonlarca partili içerisinden seçip il başkanı ve milletvekili yaptığı kişilerin siyasi hedefi iktidar değil.

 

Dersimli Kemal ile kafadarlarının zaten hiçbir zaman iktidar olmak hedeflerinde olmadı.

 

Onların bütün derdi, arpalık olarak gördükleri belediyeleri elden kaçırmamaktır.

 

Benim yorumum değil, kendileri söylüyor.

 

Değil Türkiye, dünya batsa umurlarında değildir….

 

***

 

Kurultay isteyenlere karşı kullandıkları gerekçeye bakar mısınız.

 

Olağanüstü kurultay istemek tek adam rejimini memnun etmekmiş!

 

Yok daha neler…

 

Bunlar bizi budala mı sanıyor ne!

 

Erdoğan’ı tek adam yapan siz değil misiniz?

 

Rejimin değiştirilmesi için yollardaki taşları biz mi temizledik?

 

Cumhuriyet’in Ordusu’na kumpas kurulurken, Devletin temel organlarının altı boşaltılıp işlevsiz hale getirilirken, ellerini ovuşturarak kenarda bekleyenler kimlerdi?

 

AB ve ABD’ye uşaklık yemini edenler tek adam rejimini getirenler değil mi?

 

Y-CHP’deki işgal mangasıdır AKP’nin iktidarını sürekli kılan.

 

Onların tek derdi cepleri ve cüzdanlarındaki çek defterleridir.

 

Ülkenin bölünmez bütünlüğü ve rejim onları hiç ama hiç ilgilendirmemiştir.

 

Bu sözümün en kesin kanıtı da kendi itiraflarıdır.

 

Yerel seçimlere odaklanmak” şeklindeki siyasi hedef, sırtlarına yazılmış mahkum numarası gibidir.

 

CHP tarihi içerisindeki yerleri; “İ” ve “H” harfleri altında yazılacağına eminim!

 

İhanet ve Hainlikteki başarıları (!) sicil notları olarak kaydedilecektir…

 

***

 

 

Yüzsüzlükte altın madalyayı siz aldınız!

 

Onursuzlukta birincilik sizin.

 

Dürüst değilsiniz!

 

Kıvırmakta değme dansözlere nal toplatırsınız.

 

Omurgasız ve karaktersizsiniz.

 

Kamu adına yönetilecek hiçbir makama layık değilsiniz…

 

Koca çınar CHP’yi yerin dibine batırdınız!

 

Yıkılın karşımızdan, defolup gidiniz.

 

Cehennem’e kadar yolunuz var!..

 

Cemil Can

 

DİPNOT:

 

(1)

(a) https://www.youtube.com/watch?v=yIS0RRWpyik

 

b.) https://www.youtube.com/watch?v=s-mClaJVt_Y