KONUK YAZARLAR

DERSİMİZ Y-CHP!..

hdp_masaya_oturmaya_hazır

Ana muhalefet Yerel Seçimler Stratejisini açıkladı:

Entelektüel, akademik ve elitist bariyerleri aşıp, sağ partilere oy veren büyük kesimin diliyle konuşacağız” dedi hazret…

Konuştu da kerata:

“Entelektüel”, “akademik”, “elitist” ve “bariyer” sözcükleri bir cümlede kullandı işte.

Bu sözcükler, sağ partilere oy verenlerin dilinde pelesenk mi?

“Şecaat arz ederken sirkatin söyler” deyimi ile tıpa tıp örtüşmedi mi bu cümle?

***

Adam diyor ki, bu defa da biz sağ partilere oy veren kesimi aldatacağız.

Nasıl mı?

Biz değişmeyeceğiz, sadece onların dilini kullanacağız.

(Değişiyorsan zaten onlardansın, aslı varken bir şeyin taklidini ağzına toprak sürmez!)

Adam iddialı; sağ kesimin dilini kullanacağız ve onlar bizi kendilerinden sanacak; sırf bu dil benzerliğinden yararlanarak oylarını bize vermelerini sağlayacağız.

Sağ partilere oy veren büyük kesimi aptal yerine koyan bu zevat, çok mu zeki acaba, yoksa sadakaya muhtaç olacak kadar zeka fukarası mı?..

***

Muhalefette iken oy kaybeden kafanın yapısı budur!..

CHP Parti Meclisinde oturup saatlerce bunu tartıştılar.

Sonunda:

Kullanılacak dil toplumun bütün kesimlerine hitap edecek” kararına vardılar. (1)

Demek bütün kesimlere hitap edecek dil kullanacaklar.

Aman ne iyi ne iyi…

Bir şey mi demiş oldunuz?

Yüzünüze karşı sövmek fırsatını bir bulabilsem…

***

Efendim, Parti Meclisinde bu strateji kabul edilmedi zaten, ne diye bu konuyu gündeme getiriyorsun diyenler için açıklayayım:

Ben kimsenin kafasının içini görmüyorum ki, adamların kendileri gösteriyor dağarcıklarında ne olduğunu.

Gösterilene de bakmayayım, gördüklerimi paylaşmayayım mı?

Sonuçta bu insanlar bizi temsil ediyorlar.

Hiç sordunuz mu kendinize:

Bunlar Atatürk’ün ve Kuvayı Milliyecilerin koltuklarında oturmayı hak ediyorlar mı?

Bunlara oy verenlerin pek çoğu daha sonra “hay elim kırılaydı da oy vermeseydim” demiyor mu?..

Bekir Coşkun, “Bu haliyle CHP’ye artık benden TIK yok” derken aynı vurguyu yapmadı mı? (2)

***

105 belediye başkanının açıklandığı Parti Meclisi toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin seçim stratejisini açıkladı:

Önseçim sağlıklı bir yöntem değil. Başarı getirecek bir yöntem değil” dedi… (3)

Dersimli, önseçim yaptığında da başarılı olamadı, merkez yoklamasında da…

Önseçime karşı olmasının nedeni “başarı” değil ki:

Koltuğunu sağlama bağlamak için ihtiyaç duyduğu delegeleri kontrol altında tutacak olan belediye başkanlarını kendi seçtirmek istiyor.

Delegeler CHP’li belediyelerde istihdam edilecekler, sırası geldiğinde de kendilerini seçenleri seçerek diyet ödeyecekler.

“Al gülüm ver gülüm” deyimi ne demek istediğimi özlü bir şekilde anlatıyor efendim.

Dersimli Kemal’in parti içi demokrasiye bakış açısını önseçim konusuna olan yaklaşımından öğrendik…

***

2019 Bütçesi ile şimdiye kadar satılan kamu mallarının son bilançosu belli oldu:

Türkiye tarihinde toplam 69.9 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı ve bunun 61.7 milyar dolara karşılık gelen kısmı AKP dönemindedir.

Reisten çok özel ricamdır:

Oldu olacak, Y-CHP’nin başındakileri de özelleştir, bakalım kaç para edecekler?

***

2014 yerel seçimlerinde MHP, Y-CHP’nin mütevazi desteği ile Manisa, Adana ve Mersin büyükşehir belediye başkanlıkları ve 8 il belediye başkanlıklarını kazandı.

Dersimli Kemal, “Ekmek için Ekmeleddin”i cumhurbaşkanı adayı gösteren Bahçeli’nin kuyruğuna takılarak, CHP seçmeninin MHP’li adaylara oy vermesini sağladı.

Bahçeli, sonunda gitti AKP’ye koltuk değneği oldu; Erdoğan’ı bir kez daha Cumhurbaşkanlığına oturttu, rejimin değişmesinin yolunu açtı.

MHP, AKP’ye bu destekleri vermeseydi, AKP’nin bu önemli hamleleri -kendi ifadeleri devrimi- yapmalarına olanak yoktu…

Demek ki, Y-CHP’nin MHP’ye verdiği o destek, sonuçta AKP’ye verilmiş oldu!

Dolayısıyla rejimin değiştirilmesinde Y-CHP’nin katkısını göz ardı edemeyiz…

Hepsi bu kadar değil tabii:

16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu’nu meşrulaştıran da Y-CHP’dir.

12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu’nda Y-CHP’nin kraldan fazla kralcı tutumuyla oynadığı rolü de unutmamak gerekir; kuvvetler ayrılığı bu değişiklikle sona ermiş, yargı yürütmenin kontrolüne girmişti.

Anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilmeyen değişiklikleri değiştiriliyor uyarılarına kulaklarını tıkayan Dersimli Kemal ve arkadaşları, Reis’ten teşekkürden fazlasını almayı hak etmişlerdir…

Özetlersek, karşıdevrimin başarılı olmasında Y-CHP’nin rolü MHP’den daha fazladır…

***

İyi Parti yüzünden MHP, CHP’nin desteği ile kazandığı belediye başkanlıklarını 31 Mart 2019’da yapılacak seçimlerde kaybedebilir.

Bahçeli, çatı adayı olmadığı için CHP’den gelen desteğin kesildiğini de biliyor, bu nedenle AKP’den destek bekliyor.

AKP de ipe un serdiği için şimdilik “Cumhur İttifakı” çatladı gibi gözüküyor.

Bu noktada AKP’nin de “mütevazi” bir desteğe ihtiyacı doğdu.

HDP, AKP ile masaya oturmaya hazır olduğunu açıkladı. (4)

Sanki Hendek Savaşları olmadı, sanki HDP’li belediye başkanları görevden alınmadı, sanki HDP Eş Genel Başkanı ve milletvekilleri tutuklanmadılar…

Sanki bu ülkeyi AKP yönetmiyor.

Ne oldu da HDP, AKP’yi masaya çağırdı?..

Siz bu sorunun yanıtını ararken, ben başka bir konuyu hatırlatmak istiyorum:

HDP’nin çağrısından anlıyoruz ki, HDP, MHP’nin yerine geçmeye hazırdır ve AKP’ye bazı tavizler karşılığında destek vermeyi teklif etmektedir.

Demek ki, HDP’de AKP’nin ikinci koltuk değneğidir.

Peki, HDP’yi AKP’ye koltuk değneği yapan kimdir?

Elbette ki biz:Y-CHP’ye destek verenler…

***

Bir evden iki oydan biri Y-CHP’ye, biri HDP’ye kampanyasını Kanadalılar yürütmediler.

HDP’ye barajı atlatırsak AKP Meclis’te çoğunluğu kaybeder diyerek AKP’den bıkan kitleleri HDP’ye oy vermeye biz yönelttik.

AKP’yi “birlikte iyi salladık” ama!.. (5)

HDP ile işbirliği daha sonra da devam etti; birlikte “Adalet Yürüyüşü” yaptık, birlikte miting tertip ettik, birlikte basın açıklamaları vs…

PKK ile al takke ver külahtık…

Demek ki, terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP’yi meşrulaştıran, destekleyen, koruyuculuğunu yapan taşıyıcı annelik görevini Y-CHP yerine getirmiştir.

Dolayısıyla HDP’nin eylemlerinde de sorumluluğumuz birinci derecededir…

***

Sonuç:

AKP’yi iktidarda tutan iki koltuk değneği var: Biri MHP, diğeri HDP’dir…

İkisini de destekleyip canlı tutan Y-CHP’dir.

Kanıtlı, ispatlıdır:

AKP’nin iktidarda kalmasını Y-CHP sağlıyor…

***

Fazla uzatmayacağım.

Bir sorum daha var size:

“Andımız” konusunda Y-CHP’nin görüşünü bileniniz var mı?

Kılıçdaroğlu neden Suudi Arabistan-Katar ekseninde gizli servislerin hesaplaşması sonucu öldürülen “gazeteci” Cemal Kaşıkçı cinayeti ile sürekli ilgileniyor.

Gizli servis elemanı mı?…

Kılıçdaroğlu, Andımız konusunda Danıştay’ın görüşünü mü doğru buluyor, yoksa Reisle aynı mı düşünüyor, bunu da açıklamak zorundadır.

Çünkü 29 Ekim’de Türkiye Edirne’den Kars’a “Andımız”ı okuyacaktır.

Dersimli Kemal bu olayı da mı yok sayacak acaba?

***

Yunanistan’ın ABD’yi arkasına alarak Doğu Akdeniz ve Ege’de münhasır ekonomik bölgelerimize karşı yaptığı kışkırtmalar karşısında, Y-CHP’nin söyleyecek sözü yok mudur?

Yoksa ABD’yi incitmekten mi korkuyorlar!

***

Sahtekâr siyasetçiler yerel seçimleri kurtuluşun başlangıcı olarak gösteriyorlar.

Güya kazanacakları belediye başkanlıkları ile iktidarın düşmesinin yolunu açacaklar.

Tamamen aldatmacadır:

Beşiktaş Belediyesi eski başkanı şimdi neredir?

Aynı şekilde iktidar gerekli görürse belediye meclis üyelerini bile görevden alamaz mı?

Buna karşı Y-CHP’nin yapabileceği bir şey var mı?

Bana yargı yoluna gideriz demeyin.

Hiç güleceğim yoktu…

Demek ki, yerel seçimlerle iktidarı değiştiremezsiniz…

***

Bir soru daha:

Y-CHP, yerel seçimler yaklaşırken sağ görüşlü ve bölücü aday arama ihtiyacını neden duydu?

AKP’nin kurucu üç isminden biri olan Abdüllatif Şener ile HDP’den milletvekili seçilen Celal Doğan’ı belediye başkan adayı göstermek için nabız yoklanmaya başlanmasının bir sebebi olmalı.

Aday gösterilen bu isimlerin belediye başkanlıklarını kazanması halinde kazanan CHP mi olacak yani?

Elbette ki, hayır…

Belli ki, AKP ile koalisyon kurmayı başaramayanlar, yerel yönetimlerde koalisyon ortağı olarak varlıklarını sürdürmenin derdindeler.

Bu sonucu elde etmek için her kesimli işbirliğine girebilirler…

***

Son soru ile kapatıyorum:

Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de Gençlik ve Siyaset” adlı konferansta:

“24 Haziran’da eğer bir hayal kırıklığı yarattıysak, bunun sorumlusu biziz. Başka yerde sorumlu aramaya gerek yok, biziz” dedi…(6)

Siyasi hataların sorumluları, hatalarının bedelini istifa ederek öderler.

Yerlerini yeni arkadaşlara bırakırlar.

Seçmenlerinden özür de dilerler…

Dersimli ise “durmak yok yola devam” dedi…

Belli ki, “felsefi derinliği”(7) olan Atatürk v e Cumhuriyet düşmanı birini bulamadı…

O aramaya devam etsin bakalım.

Beni asıl üzen, konferansa katılan gençlerin “derin sessizliği” idi!

Hiç değilse 29 Ekim’de dışarı çıkıp da TGB’lileri izleseler bari…

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) http://www.milliyet.com.tr/sag-soylemden-vazgecildi-siyaset-2766834/

(2) https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/bekir-coskun/baba-kusura-bakma-2648322/

(3) http://www.yurtgazetesi.com.tr/politika/kilicdaroglu-nun-yerel-secim-stratejisi-h112965.html

(4) https://www.aydinlik.com.tr/hdp-akp-yi-masaya-oturmaya-cagirdi-politika-ekim-2018

(5) https://www.youtube.com/watch?v=1Io3nAt3Shw

(6) https://www.aa.com.tr/tr/politika/chp-genel-baskani-kilicdaroglu-24-haziranda-hayal-kirikligi-yarattiysak-sorumlusu-biziz/1294596

(7) https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/felsefi-derinlik-gosterin-sabaha-birakir-giderim-2621615/