KONUK YAZARLAR

“BEKA” MI “ZEKA” MI?

 4 Mart

İktidarın icraatlarını aynen sürdüreceğini kesin ifadelerle ortaya koyan muhalefete seçmen oy verir mi?

Cevabı ana muhalefetten alalım:

Y-CHP Genel Başkanı Uşak’ta konuşuyor:

Bu seçimde sandığa giderken aklımızı kullanmak zorundayız” hatırlatmasını yaptıktan sonra, “17 yıldır 192 milyar borcu yurtdışındaki bir avuç tefeciye ödüyorsun” diyerek iktidara yüklendi…(1)

İlk bakışta haklı.

Kılıçdaroğlu’nun aklımızı kullanmamız gerektiği şeklindeki uyarısı son derece isabetlidir!

Ben yerinde olsaydım, “duygularla hareket edin” derdim!

Zira duygularla hareket edenler, kendi takımlarının hatasını göremezler.

Ya karşı takıma küfrederler ya da maçı yöneten hakeme söverler…

Bu durumda oylar çantada kekliktir…

***

Bu defalık aklımızla hareket edelim:

Hafızamızı dört yıl öncesine doğru; 2015’in 26 Mart’ına doğru zorlarsak, karşımıza çıkacak olan gerçekler yüzümüzü kızartabilir mi acaba?

O tarihte Kılıçdaroğlu, Kemal Derviş’i karşısına alıp televizyon ekranlarından müjdeyi vermişti.

Dersimli, olası bir CHP iktidarında Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak Kemal Derviş’i ikna ettiğini söylemişti.

Derviş de Kılıçdaroğlu’nun teklifini kabul ettiğini açıklamıştı… (2)

Demek ki, olası bir CHP iktidarında ekonomimiz Kemal Derviş’e teslim edilecektir…

***

Kemal Derviş’in kim olduğunu hatırladınız mı? (3)

Uluslararası sermaye çevrelerine göre; Türkiye’nin Kasım 2000 ve Şubat 2001’de yaşanan mali krizi, hazırladığı “güçlü ekonomik program” sayesinde “asgari hasarla” atlatmasını sağlayan ünlü bir ekonomisttir.

Hasar “asgari” olmasaydı, varın siz yaşayacaklarımızı tahmin edin!

AKP iktidara geldikten sonra, Derviş’in ekonomik programını harfiyen uygulamıştır.

Önce bu tespiti yapalım.

Programın “başarısı”, bugün içerisinden geçtiğimiz koşullardan bellidir:

Soğanın bile karaborsaya düşmesi, hükümetin tanzim satış çadırları kurmak zorunda kalması, Türkiye’nin dış borcunun 129.6 milyar dolardan 457 milyar dolara çıkması, Cumhuriyet tarihi boyunca dişimizden tırnağımızdan artırarak yaptığımız fabrikalarımızın birer birer elden çıkartılması, yap-işlet-devret yöntemiyle yandaşları zengin eden uygulamalar, kamu kurumlarına DİB üzerinden İHL’lilerin doldurulması, FETÖ’ya ne istedilerse verilmesi, halkın bölünmesi; kısaca ülkenin talan edilmesi, hep bu Derviş’in Güçlü Ekonomik Programının başarılı (!) sonuçlarıdır.

Kemal Derviş, Mayıs 2008’de Financial Times’a yaptığı açıklamada Türkiye ve Brezilya gibi ülkelerde “enflasyon tsunamisi” yaşanacağını ve son bir yıldan kısa sürede bu ülkelerde halkın yüzde 25 daha fakirleştiğini belirterek, programının “başarısını” kendisi de itiraf etmiştir…

Türkiye’yi 17 yılda yabancı tefeciye 192 milyar dolar ödemeye mecbur bırakan programın mimarı olan Kemal derviş, Y-CHP’nin olası iktidarında da ekonomimizin teslim edileceği kişidir…

Y-CHP’nin olası iktidarını hayal edin!..

Bu açıklamalardan sonra, şöyle de denebilir:

AKP , 17 yıldır Y-CHP’nin uygulamayı düşlediği programı uygulamıştır.

Dolayısıyla 192 milyar doların yabancı tefeciye ödenmesinden şikayeti yerinde değildir…

***

Y-CHP Genel Başkanına göre, “İşsizliği yok etmenin yolu bu ayın 31’inden geçiyor.

Dersimli Kemal, desteksiz atma konusunda adeta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrakla yarışıyor.

O da bu yıl 2,5 milyon kişiye istihdamı alanı açacağını söylemişti. (4)

Kılıçdaroğlu AKP iktidarına benzeyerek iktidara gelebileceğini mi sanıyor?

Bir şeyin aslı varken sahtesine itibar edilmez, bu kadarını da bilmiyor mu?

Güven vermeyen ve güvenilmezliği defalarca test edilen Kemal Kılıçdaroğlu, CHP başından ayrılmadan, gerçek CHP’lilerin Y-CHP adaylarına oy vermesi de oldukça zor ve haklı görünüyor…

***

Bir de şu “beka” meselesi var ki, muhalefetin iyice ayağına dolaştı:

TDK Sözlüğüne göre beka; kalıcılık, ölmezlik anlamına geliyor.

Türkiye’nin “beka sorunu var” diyenler, bir bakıma ülkemizin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna anlatmak istiyorlar.

Bu noktada muhalefet, tam tersini savunuyor!

“Beka sorunu yok, zeka sorunu var” diyor!

Halbuki, “evet, beka sorunu vardır ama bu sorunu yaratan 17 yıldır iktidarda olan AKP’dir, dolayısıyla, asıl sorunu yaratandan çözümünü beklemek zeka sorunudur” diyerek, etkili muhalefet yapabilirdi…

O da bir zeka sorunudur tabii!..

***

CHP’li küskünlerin DSP’den aday gösterilmesine, kimsenin kızma hakkı yoktur.

Oyların bölünmesi meselesine gelince, çözümü son derece basittir:

Oturulur bir masa etrafına; son seçimlerde alınan oylar, son anketlerle birlikte masaya yatırılır; kazanma şansı düşük olan adaylar, son anda geri çekilirler ve mesele halledilir.

CHP ile DSP’nin ideolojik bir farklılığı mı var sanki!

Derviş iki tarafın ortak paydası değil mi?

Bugüne kadar başarısızlığın maskesi; “seçimlerde hile” yapıldığı idi, şimdi DSP’nin tutumu gösterilecek…

4000 sandıkta görevlisi olduğu halde, partisine sıfır oy çıkan CHP’nin, 67 bin sandıkta görevli bulunduramaması facia değil mi?

Böyle bir yönetimle tekrar tekrar seçimlere girilmesi nedir peki?

“Felaket” sözcüğü uyar mı?

CHP’liler CHP’ye el koymadıkça, bu oyun böylece sürüp gidecektir.

Siyasi hedefi sadece parti içi iktidar olanlar, halkın iktidarının önündeki en büyük engeldir….

***

Y-CHP yönetimini eleştirenleri, “kızgın” veya “küskün” olarak tarif etmek, siyasi körlüktür.

Aday gösterilmediği için partisine küsmek veya aday göstermeyenlere kızmak duygusal tepkidir.

Halbuki, Y-CHP’deki sorun yapısaldır, ideolojiktir…

Bu temel sorunun, duygusal sözcüklerle ifade edilmesi, en basit tabirle şark kurnazlıktır.

Kaldı ki, parti içi demokrasi işletilseydi; kimse kimseye kızamaz, partisine de küsmezdi.

Bütün partililerin katılacağı ön seçimler ile aday belirlenmesi halinde, partililer de örgüt adaylarına sahip çıkar ve herkes çalışmak için sokağa inerdi.

Bu kadar kolay ve fakat önemli bir olayın “zaman darlığı” gibi gerçekle bağdaşmayan gerekçelerle işletilmemesi, siyasi körlüğün de ötesinde, budalalık seviyesinde bir aymazlıktır…

Y-CHP, Devlet yönetimini AKP’ye altın tepsi içerisinde sunduktan sonra, yerel yönetimleri de vererek görevini tamamlıyor.

Bizim mücadeleye nereden, kimlerle başlayacağımız belli olmadı daha…

Cemil Can

 

 

DİPNOTLAR:

 

(1)http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/1272353/Kilicdaroglu__Kimsenin_ekmegi__asi_ile_oynanmayacak._Garantisi_benim.html

 

(2)https://tr.sputniknews.com/turkiye/201503261014650137/

 

(3) KEMAL DERVİŞ

 

Babası Türk, annesi Alman’dır.

1996 yılında Dünya Bankası’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan sorumlu başkan yardımcılığına yükseldi.

Kasım 2000 ve Şubat 2001’de yaşanan iki mali krizin ardından Başbakan Bülent Ecevit tarafından Türkiye’ye davet edilen Kemal Derviş Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini üstlenmişti.

Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakereleri yürüterek mali krizin asgari hasarla atlatılmasını sağladı.

Türk finans sisteminin radikal bir şekilde yeniden yapılanmasını sağlayan Güçlü Ekonomi Programını hazırladı.

2002 Ağustos ayında başbakan yardımcısı Devlet Bahçeli ile görüş ayrılığına düşerek görevinden istifa etti.

İsmail Cem ve Hüsamettin Özkan ile birlikte Yeni Türkiye Partisi’nin kuruluş çalışmalarına katıldı.

Ancak bu partiye katılmayarak Cumhuriyet Halk Partisi’nden milletvekili adayı oldu.

3 Kasım 2002 seçimlerinde CHP’den İstanbul milletvekili seçildi.

9 Mayıs 2005 tarihinde milletvekilliğinden istifa ederek Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanlığı görevine atandı. 2009 yılında bu görevi Yeni Zelenda’nın eski başbakanı Helen Clark’a devretti.

En son Mart 2005’te Center for Global Development iş birliği ile For a Better Globalism (Daha iyi bir Küreselleşme) adlı kitabını yayınladı. Ayrıca Derviş’in Jaime De Melo ile ortaklaşa yayınladığı General Equilibrium Models for Development Policy (Kalkınma için Genel Denge Modelleri) adlı kitabı, 80’li yıllarda üniversitelerde okutulan yaygın bir ders kitabı oldu.

Halen ikinci eşi olan Amerikalı Catherine Derviş ile evli olup, 2006 yılında yayımlanan “Recovery from the Crisis and Contemporary Social Democracy” (Krizden kurtulma ve çağdaş sosyal demokrasi) adlı kitabın yazarıdır.

Mayıs 2008 tarihinde Financial Times’a yaptığı açıklamada Türkiye ve Brezilya gibi ülkelerde enflasyon tsunamisi yaşanacağını ve son bir yıldan kısa sürede bu ülkelerde halkın %25 daha fakirleştiğini belirtti.

Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu üyeliği görevini de yürütmektedir.

http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvS2VtYWxfRGVydmklQzUlOUY

(4) https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2019/02/26/25-milyon-kisiye-istihdam