KONUK YAZARLAR

MHP, “DIŞ GÜÇLER” VE “OSMAN DAYI” !..

oSMAN sARIGÜN

 

Reis’in temel sorunlarından biridir:

Meclis’te çoğunluğu kaybeden AKP, MHP’den karşıladığı milletvekili eksiğini diğer partilerden tamamlayarak Bahçeli’ye olan bağımlılığını ortadan kaldırabilir mi?

Samimiyetinden her zaman kuşku duyduğum MHP’nin, son zamanlardaki “anti Amerikancı” tutumu, Atlantik’i rahatsız edecek boyuta ulaştı mı?

Reis’in ortaya attığı “Türkiye ittifakı”na MHP’nin bu kadar sert tepki vermesinin geçerli bir nedeni olmalı.

Örneğin; Reis, ileride MHP yerine İYİ Parti’yi tercih ederse, Bahçeli bu duruma katlanabilir mi?

MHP’nin “Cumhur İttifakı” ile durdurulan parçalanma süreci, yeniden başlarsa, MHP’nin yöneticilerinin hali nice olur?

Bu korku yüzünden olsa gerek, Bahçeli “Türkiye ittifakı”nı duyunca adeta deliriyor!

Bahçeli’nin “Türkiye ittifakı” önerisine; “Türkiye ittifakından bahsetmek kafamızdaki soru işaretlerini çoğaltmıştır. Bizim ittifakımız cumhurladır”(1)şeklinde verdiği tepki, neyin nesidir?

Anlaşılan odur ki; Bahçeli, AKP ile kıydığı nikâhı ne pahasına olursa olsun sürdürmek niyetindedir…

***

Bütün bu gelişmeler AKP’nin geniş tabanlı bir “milli mutabakat hükümeti” arayışına girdiğini gösteriyor.

Geçekten de içerisine girdiğimiz ekonomik yıkımdan kurtulmanın iki yolu var:

Biri Atlantik Sistemine (IMF, Dünya Bankası vb. gibi finans kuruluşlarına) teslim olmak ki, bu halde, Türkiye’nin dış borcu 457 milyar dolardan (2) 500 küsur, belki de 600 milyar dolarlara çıkacak ve gelecek kuşaklara külliyetli bir borç mirası bırakılmış olacaktır.

Bu şekilde ancak günü kurtarmak söz konusu olabilir; yandaşlara makarna-kömür yardımını yapmak, yönetim kademelerinde görev alanların “lüküs hayat”larını sürdürmelerine ortam hazırlamak belki mümkün olabilecektir…

İkinci yol, gerçekçi ve ülke yararına olanıdır; gerekli ekonomik tedbirler alarak, derhal “üretim ekonomisine” geçmek, bunun için ihtiyaç duyulan “tekalif-i milliye emirleri” yayınlamak ve herkesin elini taşın altına sokmasını istemek, kolay verilecek karar değildir.

Milleti el ele tutuşturmayı başarıp, ekonomik seferberlik ilan edilebilirse; kısa zamanda ülke düzlüğe çıkabilir ve dışarıya olan bağımlılığımız en aza iner…

***

Bunun için bir milli hükümete ihtiyaç vardır.

Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi; iktidarıyla, muhalefetiyle her kesimi yurtseverlik sınavına sokacak.

Milli koalisyon hükümeti”nde Meclis’te grubu olan partilerden başka, Meclis dışında kalan partilerin de yer alması şarttır.

Ancak o zaman “Türkiye ittifakı”nın bir anlamı olabilir.

Böylesine olağanüstü zamanlarda, hükümet dışında kalan parti, iktidara muhalefet yapma fırsatçılığını değerlendirebileceği ve buna bağlı olarak yapılacak ilk seçimlerde avantajlı duruma geçebileceği için, haklı olarak sorumluluğu taşıyanlar bu duruma izin vermezler.

Dolayısıyla, büyük koalisyonda külfete katlananlar, siyasi rantı da bölüşeceklerdir.

Böyle bir bölüşüm, ancak demokratik sistemde; eşit, adil ve gizli seçimlerle gerçekleştirilebilir.

Açıktır ki, demokrasinin yerleşmesi açısından da, “Türkiye ittifakı” önemli bir işlevi yerine getirecektir…

***

Düşünebiliyor musunuz?

AKP önderliğindeki bir hükümette; CHP, MHP, İYİ P, HDP, SP, VP, TKP, ÖDP vs. yer almış ve milli politikaların yaşama geçirilmesi için bir biriyle yarışırcasına uyumlu çalışıyorlar!..

Hayal gibi ama olmayacak şey değil.

Nitekim, özlenen o “büyük koalisyonun” ilk işareti İstanbul’dan geldi bile:

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kararlar Daire Başkanlığı ile Özel Kalem Müdürlüğü’ne AKP döneminde işe alınanlardan ilk atamaları yaptı.

Olayı sunuş şekli ise son derece ilginç: ”Liyakat ilkesini hayata geçirdik” diyorlar.

Sınavlarda ve mülakatta unutulan bu ilkenin, yönetim değişikliğinden sonra, AKP’nin tavassutu ile işe girenlere uygulanması bayağı “adaletli” oldu!

Zaten başka seçenek de gözükmemektedir!

Sınavı kazandıkları halde, mülakatta elenenlere ise nasıl bir çözüm (iş) bulacaklar çok merak ederim.

CHP’lilerin açıktan belediyeye doldurulmasına hükümet asla izin vermez…

Belediye başkanları AKP’nin politikalarını uygulamaya mecbur kaldılar!

Bu şekilde fiilen uygulamaya giren AKP-CHP koalisyonuna, diğer partilerin katılması, yeni gelişmelere kapı aralanmış olacak.

Türkiye koalisyonu”nda yer alan partilerin çoğunun, “Başkanlık Sistemi” nedeniyle, ilk seçimde Meclis dışında kalacağı açıktır.

Aynı şekilde, koalisyona katılmayanlar da siyaset sahnesinden silinip gideceklerine şüphe yoktur.

İşte bu tehlikeyi sezen dış güçler, yerli işbirlikçileri eliyle, müspet yönde oluşan ortamı sabote etmek için aklımıza gelmeyecek eylemler yapmayı, mutlaka planlamışlardır.

Emperyalistler, işlerini şansa bırakmazlar…

***

İşte Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişimini de bu kapsamda değerlendirebiliriz:

Dersimli’ye o yumruğu atan inek hırsızı Osman Sarıgün, AKP üyesidir. (3)

Olaydan sonra kaçan “Osman Dayı” yakalandı ama tutuklanmadı.

AKP’den milletvekili ve belediye başkan aday adayı olan bazı zevat, Sarıgün’ü evinde ziyaret edip, elini öptüler ve hayır duasını aldılar.

Avukatlar, “Osman Amca”yı savunmak için safta esas duruşta bekliyorlar.

Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun ne yaptı da saldırıya uğradı sorusuna yanıt arıyor!

Reis, AKP’nin Kızılcahamam toplantısında, adeta Kılıçdaroğlu’nu olaylardan sorumlu tuttu; Osman’ım için ağzından tek kırıcı söz çıkmadı.

Demek ki, pek yakında “Osman Emmi”, çözümün anahtarı olarak sunulacaktır!..

***

Sözleşmeli Er Yener Kırıkçı, ne ilk şehidimizdir ne de son olacaktır.

Kılıçdaroğlu’nun devirdiği çamlar da öyledir.

O halde bu ne iştir, “bu ne şiddet ne celal”?

Reis’in Osman’ı sahiplenmesinden yola çıkarsak, bu olayın, “Türkiye ittifakı”nı dinamitlemek isteyen “dış güçlerin işi” olduğunu söylemek mümkündür.

FETÖ’nün siyasi kanadı gibi, toplumsal infial yaratan böylesine kışkırtıcı eylemleri yapacak olanlar da AKP içerisinde aranmalıdır.

Dolayısıyla Reis’e rağmen, bir AKP üyesine, böyle bir eylemi yaptırmak imkansız görünmemektedir.

Kim ne derse desin, elimizdeki veriler, hiç de yabancı olmadığımız o aşağılık tahrikin, dış kaynaklı olduğunu ve yerli işbirlikçiler eliyle sahneye konulduğunu göstermektedir.

Bu noktada göze batan bir husus da; Türkiye’yi yeniden “yabancı sermaye”ye mahkum etmek isteyenlerin, AKP içerisinde Reis kadar etkili olduğudur…

Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

  1. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-48003077
  2. https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201809281035421960-turkiye-dis-borc/
  3. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1366276/AKP_Sozcusu_Omer_Celik__Kurul_ihrac_edecektir.html