KONUK YAZARLAR

GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!..

Gazeteler ha bire yazıyor, uzmanlar açıklıyorlar:

Coronavirüs” SARS’tan daha tehlikeliymiş.

Peki, SARS neymiş?

Severe Acute Respiratory Syndrome”un kısaltması.

Türkçesi:

“Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu”.

Akut” ne demek?

Akut, tıp biliminde “hızlı başlayan” veya “kısa süreli” olan hastalıkları ya da her iki durumu birden ifade etmek için kullanılan bir terimdir.

Ne kalıyor geriye bilinmeyen kelime: “Sendrom”.

O da:

Birbiriyle ilişkisiz gibi gözüken fakat bir araya geldiklerinde tek bir olgu olarak değerlendirilen bulguların bütünü olarak tanımlanıyor…

Şimdi biraz anlaşılır gibi oldu cümle!

Doktorları anlamak için ne çok şey bilmek gerekiyor!

***

Kasım 2002-Temmuz 2003 tarihleri arasında Hong Kong’da başlayan SARS salgını, dünya çapında 37 ülkede; 8422 vaka ile 912 ölüm olayına neden olmuştu.

2003 Temmuz ayı itibariyle yayılması tamamen durdurulmuştur…

İşte bugün bütün dünyada salgın olarak görülen “Covid-19” hastalığına neden olan “coronavirüs”, SARS’tan 10 kat daha fazla bulaşıcıymış…

***

Kim ne derse desin, ölmekten felaket korkuyoruz!

Reis, arkasında ısıya duyarlı kamera olan bir güvenlik görevlisi ile camiye giriyor.

Etrafına toplananlara nutuk atmayı bırakmış.

Psikologlar, her akşam televizyon ekranlarında; “sakin olun paniğe kapılmayın” diyorlar.

Büyüklerimiz, ellerimizi 20 saniye boyunca bol su ve sabunla usulüne uygun olarak yıkamamızı buyuruyorlar.

Teyemmüm yaparak önlem alamıyoruz bu merete…

Diyanet’in son fetvası; ikinci bir emre kadar Cuma’ya gitmeyin, öğlen namazınızı evde kılın yeterlidir şeklinde…

***

En az 7 en fazla 20 gün süren Umreyı yapıp dönenlere konulan karantina süresi 14 gün.

Yurtdışından gelenler için de aynı öneri geçerli; ama onlar iki haftayı evlerinde geçirebilirler.

Kolonya fiyatları tavan yapmış.

Etil alkol, serbest bırakıldı ama büyükşehirlerde yok satıyor.

Temizlik maddeleri neredeyse tezgâh altından hatırlı müşterilere veriliyor.

Kuru gıda maddelerinin bulundurulduğu raflar boşaldı boşalacak…

***

“Coronavirüs” gripten 3,5-4 kat daha hızlı yayılıyormuş.

Bu da insanların büyük çoğunluğuna 1-2 sene içerisinde bu virüsün bulaşacağı (enfekte olacağı) anlamına geliyor.

Almanya Başbakanı Merkel, Alman vatandaşlarının yüzde 60-70’inin bu hastalığa yakalanacağını dürüstçe dile getirmiş.

Evvel Allah bize bir şey olmaz!

Üzerine türküler yakılmış, besteler yapılmış mübareğin:

“Virüs gelmiş Corona/ Sevdam girmiş horona/ Acep bizi çeker mi/ El sallasak d(ı)rona…

Virüs kaptım Corona/ Yaşar mıyım sor ona/ Gurbette bir yârim var/ Ölürsem çok kor ona…”

Kıskandım, bir türkü de ben kuracağım!

***

Şimdi en tehlikeli bilgileri veriyorum:

Coronavirüs, Akciğerlerde su toplanması ve aşırı iltihaplanmaya sebebiyet vererek solunum sistemini felç ediyormuş.

Kalp, karaciğer, bağırsak ve böbreklere de zarar veriyor kâfir.

Bu namussuz, birden fazla organa saldırma potansiyeline sahip…

Her yıl ortalama 400 bin kişinin ölümüne neden olan gripten, 50-60 kat daha fazla öldürücüymüş iyi mi?

50×400.000=20.000.000

(Yazı ile ifade edelim; elli çarpı dört yüz bin, eşittir yirmi milyon.)

***

Havalar ısınınca virüsün yok olacağına inananlara bir haberim var:

Avustralya, Singapur, Filipinler ve Suudi Arabistan’da hava sıcaklığı 30 derecenin üzerinde seyrediyor ve “coronavirüs”e bağlı ölümler oralarda da yaşanıyor.

Sadece 65 yaş üzerindekiler değil, gençlerve çocuklar da tehdit altındaymış.

Alın size bir kötü haber daha:

Son 20 yılda ortaya çıkan yeni “coronavirüs”lerin hiçbirine karşı aşı geliştirilememiş.

Hastalığın şu ana kadar bilinen gerçek tedavisi de yokmuş!

Anlayacağınız, bu virüse karşı bağışıklık kazanmak mümkün gözükmüyor…

Sürekli değişim (değişinim=mutasyon) geçiriyor bu meret…

Bu da aşı geliştirmenin önündeki en büyük engel oluyor…

***

Nasıl rahatladınız mı biraz?

İsterseniz biraz daha devam edebilirim…

“Kalsın” dediğinizi duyar gibiyim…

Geçelim…

***

Moralinizi daha fazla bozmadan ne yapmamız gerektiğine geçiyorum:

Uzmanlar, bağışıklık sistemini güçlü tutmak için üç şeye önem veriyorlar:

Moral, uyku ve aktivite.

Demek ki neymiş?

Moralinizi yüksek tutacaksınız; benim gibi konunun dışındaki adamları dinlemeyeceksiniz!

Sözü dinlenecek birini gösterebilirim bu konuda:

“Bağışıklık sistemimizi bitkin düşüren sorun çoğu zaman ‘ruhu beslemek’ ile ilgilidir. Üzgünsünüzdür, keyifsizizdir. Küskün, gergin, endişeliyizdir. Daha da önemlisi depresyondayızdır da bunun için bağışıklık sistemimiz baskılanmıştır…” diye söze giriyor Osman Hoca[1]…

Gelin onu dinleyelim…

Doğrusu da o değil mi, her konuyu erbabından dinlemek gerekir.

Her akşam televizyon kanallarını işgal eden; sözde uzmanlar ile gevezelik eden gazetecileri dinleyip ne diye moralimizi bozuyoruz ki!

Unutmayalım ki, moralimizi bozan her şey bu hastalığın bizi teslim almasına yardım ediyor…

Doğru beslenin, egzersiz yapın, dinlenin, eğlenin, güzel uyuyun, stresten uzak durun, üzülmeyin, depresyondan korunun, fazla kilolarınızı verin, sağlığınızı iyi izleyin ve hijyenik kurallara uyun”[2]

Gerisini de merak etmeyin…

Geçmiş olsun Türkiye…

Av. Cemil Can

[1] https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/osman-muftuoglu/bagisiklik-sistemi-nasil-guclenir-27334701

[2] https://www.biyografya.com/biyografi/21703